Şeftali aromalı bir brendi olan Prunus persi, Ji Wang’ın her bara gittiğinde içtiği içkilerden biriydi. Song Ge, Ji Wang’ın bunu sipariş ettiğini ilk gördüğünde, korkunç bir tatlı düşkünlüğü olduğu için onunla alay etmişti ama beşinci yıla gelindiğinde bu görüntüyü artık yadırgamaz olmuştu.
Ji Wang, Song Ge’yi eski mekânlarında buluşmaya davet ettiğinde ekipten yeni dönmüştü.
İkili sohbet edip alkol alırken, barın müziği Qi Boyan’ın son popüler şarkısı “Until Daybreak” olarak değişti.
Song Ge melodiye mırıldanarak eşlik etti ve Ji Wang’a sordu: “Sen de eğlence dünyasına karışmıyor musun? Qi Boyan’la hiç tanıştın mı?”
Ji Wang içkisinden bir yudum aldı ve kolunu bar tezgahına dayamış olan Song Ge’ye baktı, “Benim gibi küçük çaplı bir aktör nasıl böyle büyük bir ünlüyle tanışabilir?”
Ji Wang sarhoşken giderek daha çekici oluyordu.
Song Ge bir beta olmasına rağmen, Ji Wang’ın göz alıcı güzelliği başını döndürdü. Etrafına baktığında, birçok omega’nın çoktan onlara doğru baktığını gördü.
Song Ge gizliden gizliye biraz kıskanıyordu. Ji Wang’ın çok fazla süslenmediği açıktı. Örneğin bugün, siyah kısa kollu bir gömlek ve kot pantolon giymişti. Taktığı tek aksesuar kıyafetinin altına gizlediği bir kolyeydi.
Song Ge bu kolyeyi daha önce görmüştü. Ucuz bir yüzüktü, işçiliği o kadar basit ve kabaydı ki, sokağa düşse kimse bilerek gidip onu almazdı.
Ji Wang bu kolyeyi birkaç yıl boyunca takmıştı. Hatta bu yüzden tüm mücevher markası onaylarını reddetmişti. Menajeri Hong-jie* ölesiye sinirlenmişti. Sebebini sorduğunda, Ji Wang sadece bir cümle söyledi: “Onları istemiyorum.”(jie abla demek)
Normalde Ji Wang gibi inatçı bir kişiliğin popülaritesi eninde sonunda sönerdi. Ancak kişiliği, gökleri yerinden oynatacak kadar yakışıklı olan yüzüne ve doğal olarak iyi şansına denk değildi.
Hong-jie ne zaman kariyer yolunun bittiğini düşünse, gökten iyi bir fırsat düşer ve kafasına çarpardı.
Örneğin, Ji Wang’ın en son oyunculuk rolü bir okul dramasındaydı. Drama düşük bütçeli küçük bir yapımdı, ancak prömiyerinin hemen ardından internette tartışmalara yol açtı. İkinci erkek başrol olarak Ji Wang’ın adı bir süre Weibo’da gündem oldu.
Hong-jie, Ji Wang’ın çevrimiçi konu ve akışı kontrol etmesine yardımcı olarak bir temsilci olarak etkinliğini hızla gösterdi. Bugünlerde o kadar meşguldü ki, Ji Wang’ın gizlice içmeye gitmesini engellemeye bile zahmet edemiyordu.
Song Ge, Ji Wang’ın Qi Boyan’ı tanıdığına dair umudunu yitirdi, “Kız arkadaşım Qi Boyan’ı çok sever, tüm konserlerine gider. Qi Boyan’ın Fang Shengyun ile çıktığını duyduktan sonra ağlamaya başladı.”
Ji Wang’ın içkisini gelişigüzel daireler çizerek çeviren eli durakladı, “Fang Shengyun mu?”
Song Ge: “Evet, aktör Fang Shengyun. Çok taze bir görünüşe sahip, yeni çıkış yapmış bir omega. Etkisinin oldukça büyük olduğunu duydum, sadece bir yıl önce çıkış yaptı ve şimdiden birkaç yüksek profilli film çekti. Görünüşe göre bir şekilde B City’nin Fang ailesiyle akraba. Söyle bana, Qi Boyan gerçekten Fang Shengyun ile evlenirse, bu zengin bir aileye gelin gitmek sayılır mı?”
Ji Wang bardağını karıştırdı ve bilinçsizce elini cebine attığında boş olduğunu gördü. Ancak o zaman sigarayı bıraktığını hatırladı.
Neredeyse tamamen bırakmayı başarmıştı ama dayanılmaz sigara arzusu, baldırından ensesine doğru sürünen ve kafa derisini uyuşturan bir karınca gibi hissediyordu, “Sigaran var mı?”
Song Ge şok olmuştu, “Sen bırakmadın mı?” Homurdanarak elini cebine attı ve Ji Wang’ın eline bir sigara sıkıştırdı.
Ji Wang sigarayı aceleyle ağzına soktu ve yaktı. Nikotin hızla boğazına doldu, yavaşça içine çöktü ve içinde kıpırdanan nahoş duyguyu yatıştırdı.
Ji Wang, Song Ge’nin Qi Boyan hakkındaki sorusuna cevap vermeden biraz duman soludu.
Tam o anda, bir omega yanından geçti. Feromonları hafif ve hoş bir portakal kokusu yayıyordu. Bu, sosyal bir ortamda birine ilgi göstermenin ince bir yoluydu.
Omega kızararak onları selamladı: “Siz Ji Wang mısınız?”
Ji Wang kayıtsızca, “İhtiyacınız olan bir şey mi var?” diye cevap verdi.
Omega biraz heyecanlı görünüyordu, “Xia Chengsong rolüne gerçekten bayıldım. Gerçek hayatta daha da yakışıklı olmanızı beklemiyordum… ve siz bir alfasınız.”
Ji Wang henüz bir şey söylememişti ki Song Ge koruma görevini üstlendi. Song Ge ayağa kalktı ve kibar bir gülümsemeyle Ji Wang’ın önünde durdu, “Üzgünüm, Bay Ji bugün sadece içki içmeye geldi, imza vermeyecek ya da fotoğraf çektirmeyecek.”
Omega’nın yüzündeki heyecan bir anda silinip gitmişti. Biraz suskun kaldı, “Ne…?”
Omega tekrar Ji Wang’a baktı. Alfa’nın başı eğikti ve sanki en ilginç şey şu anda içindeki pembe alkolmüş gibi bardağıyla oynuyordu. Omega daha sonra anladı ve nazikçe oradan ayrıldı.
Ji Wang hafifçe gülecek gibi hissetti. Bar tezgahına yaslanmak için öne doğru eğildi, “Song Ge, muhtemelen bir imza ya da fotoğrafla ilgilenmiyordu.”
Song Ge arkasını döndü, “Biliyorum, telefon numaranı istedi. Belki seninle yatmak bile istemiştir. Ama Ji Wang, senin dizin çok popüler. Kim bilir daha sonra dönüp dolaşıp trend olmaya başlarsın. Lütfen özel hayatını yönetmeye başla!” Song Ge açıklanamaz bir şekilde bir menajerin kalbine sahipti.
Ji Wang sırıtarak sigarasını dudaklarından çekti ve beyaz dumanı Song Ge’nin yüzüne doğru üfledi.
Song Ge dumanı elinin tersiyle itti ve gözleri bilinçsizce Ji Wang’ın eline kaydı. Hong-jie’nin Ji Wang’ın bir mücevher reklamında oynamasını istemesine şaşmamalı. Elleri gerçekten de doğuştan güzeldi. Tek kusur yüzük parmağındaki küçük, göze çarpmayan bir yara iziydi.
Bu iz, aktör olduktan sonra gidip dövmesini sildirmesinden kaynaklanıyordu.
Sahnenin ortasında müşterilerden gelen video isteklerinin gösterildiği büyük bir ekran vardı.
Bu geceki konuklardan biri sıkı bir Qi Boyan hayranı olmalıydı. Müziğinin yanı sıra konser videoları da oynatılıyordu. Qi Boyan’ın sesi, Qi Boyan’ın görünüşü, Qi Boyan’ın her şeyi etraflarını sarmıştı.
Ji Wang gömleğinin yakasını çekti ve bir içki daha sipariş etti, bu kez Prunus persi değildi. Genelde bunu sadece aperatif olarak değerlendirir ve ağzında kalan tadı kapatabilecek daha güçlü bir alkolle devam ederdi.
Bu tür inatçı ve faydasız davranışlar onun bağımlılığını gizliden gizliye doğruluyordu.
Qi Boyan ekranda şarkı söyledi ve dans etti. Eşsiz bir sesi ve seksi bir sahne duruşu vardı. Cesur gözlerle gülümsedi ve birkaç düğmesini açtı. Altındaki kalabalık yüksek sesli çığlıklar attı.
Qi Boyan’ın vücudunda alışılmadık bir aksesuar vardı – bir kasetin içinden kesilmiş manyetik bant.
Siyah manyetik bant bileğinin etrafına birkaç kez sarılmıştı. Kalan kuyruk ucu karnına ve beline doğru kayıyordu. Kamera o bölgeye odaklandı, sahnede giysilerin altına gizlenmiş denizkızı kuyruğu gibi koyu bir şerit uzanıyordu.
Qi Boyan’ın alfalardan omegalara kadar farklı cinsiyet sunumlarında birçok erkek ve kadın hayranı vardı. Hiç kimse onun çılgın popülaritesine karşı koyamıyordu.
Song Ge, kız arkadaşı yüzünden Qi Boyan’ın görüntüsüne karşı çoktan hissizleşmişti. Ji Wang ile dedikodu yapmaya devam etmek için arkasını dönmeden önce iki kez dilini şaklattı, “Kız arkadaşım her konserde o bandı taktığını söylüyor. Söylentilere göre bunu ona eski bir sevgilisi vermiş.”
Ji Wang sigarasını söndürdü ve onu sadece gönülsüzce dinledi.
O kasette ne kaydedildiğini dünyadaki herkesten daha iyi biliyordu.
Bu onun sesiydi – orgazma ulaşırken çıkardığı ses.
Qi Boyan sahneye her çıktığında bunu kasten takıyor gibiydi. Başından sonuna kadar bileğinde sadece ikisinin iyi bildiği o gizli kaset vardı.
Qi Boyan bunu onun önünde kaydetmişti. O sırada Ji Wang isteksizdi ve seslerini bastırmak için dudağını kanlı bir şekilde ısıracak kadar mücadele etmişti.
Ancak, vücudundaki kişi Qi Boyan’dı. Hiç kimse Qi Boyan’ı kışkırtıp sonra da geri çekilemezdi.
Qi Boyan’ın hafızasındaki sesi bugünkü derin ve sert sesine benzemiyordu. Bugün sahnede sergilenen sesle karşılaştırıldığında, yüz kat daha erotikti.
Ji Wang’ı bağlamış, yere bastırmış ve kulağının dibinde kısık bir sesle “Mutlu yıllar, bu sana hediyem!” demişti.
Ji Wang ıslak gözlerle kısık sesle “Deli!” diye cevap vermişti.
Qi Boyan tarafından kana bulandı, boynunun arkası yarıldı. Vücudunun içinde, alfa feromonları göğüs göğüse çarpışır gibi şiddetle ve pervasızca çarpışıyor ve teslim olmasını istiyordu.
Qi Boyan bunu duyduktan sonra sanki Ji Wang onu sevdiğini söylemiş gibi gülümsemişti.
Kaydı sadece Qi Boyan duymuştu ve sadece Ji Wang kendisinin acıyı kabullenişinin ve hazzı ifade edişinin en gizli, en özel seslerini içerdiğini biliyordu.
.
.
.
Selamlar canlarım iki alfalı bir Omegaverse kitabımıza hoşgeldiniz.
How to Say I Love You ve The star Around The Sun kitaplarımız final verdi ve iki kitabımızda film sektöründeydi bende karşınıza yine bu alanda bir kitapla çıktım🥳
Bu kitabımızı 38. Bölümden itibaren orjinal çinceden çevircem artık siz düşünün ne kadar merak etmişsem 😅
Yani iki alfanın olduğu bir kitap çok ilgi çekici başlı başına ve ilk bölümden anlamışsınızdır acayip bir tutku var aralarında 🫠
Bu kitap tamamen mıch mıch bir kitap değil konusunu araştırdım elbette. Yirmi yaşından beri takıntılı denecek şekilde seven ukemiz Alfa Ji Wang’ın ağzından kitabı okyacağız Ama sememiz Qi Boyan’ın da bilmediğimiz başka sırları var. Aralarında yanlış anlaşılmadan kaynaklı bir ayrılık yaşanıyor ve elbette bir araya gelecekler. Devamını birlikte okuruz. 🫰
Jİ WANG