Sabahın erken saatlerinde, Doktor Ye, doktorların araştırmalarının sonucunu bildiren bir mesaj gönderdi. Wu Yanli’nin yüzündeki sıvının, yüzleri mahvolmuş olan kızlarda bulunanla aynı tür sıvı olduğunu doğruladı.
Ama iyi bir tedavisi yoktu. Doktorlar, bu kızlar üzerinde Yenilenme İksiri’ni kullanmayı bile denediler ama başarısız oldular. Bu Yenilenme İksiri en iyisiydi ve genellikle yaralı cildin yenilenmesine yardımcı olurdu.
Anne Song Yan mesajı okuduktan sonra bayıldı.
Wu Yanli ağladı, bağırdı ve dövündü. Hatta kendini öldürmeye teşebbüs etti. Wu Yanlan, dilini ısırıp kendini öldürmesini önlemek için onu bayılttı.
Baba Wu Weichu çıldırdı ve kızı için kendini suçlu hissetti. Wu Weixue’yi getirmesi için birini gönderdi.
Wu Weixue, Wu Yanli’nin bahçesine varır varmaz kötü bir hisse kapıldı. Duygusu giderek güçlendi. Özellikle bahçedeki herkes korkmuş ve gergin görünüyordu. Ama yeğeninin avlusu olduğunu ve ikinci ağabeyinin burada olduğunu düşününce içi rahatladı. Herhangi bir sorun olmaması gerekirdi.
Wu Yanli’nin yatak odasının dışındaki salona girdiğinde, Wu Weichu ve Wu Yanlan koltukta oturuyorlardı ve korkunç görünüyorlardı.
“Ağabey, ben buradayım.” Wu Weixue’nin kafası karışmıştı, “Benimle konuşmak istediğin bir şey var mı?”
Wu Yanli onu geçen gün uyardığını söylediği için miydi? Ve kardeşi bunun için kızının intikamını mı alacaktı?
Wu Weichu soğuk bir şekilde sordu, “Birkaç gün önce bazı kızların yüzünü mahvettiğini duydum.”
Wu Weixue şok oldu ve Wu Yanlan’a baktı.
Zhitao ve ona ek olarak, bunu bilen tek kişi Wu Yanlan’dı. Wu Weichu’ya söyleyen o olmalıydı. Wu Yanlan yumruklarını sıkarak Wu Weixue’ye sert bir bakış attı.
Sırrı ortaya çıktığı için Wu Weixue bunu inkar etme zahmetine girmedi. Kayıtsızca, “Ben yaptım. Ne olmuş?” dedi.
Wu Weichu, suçlamanın nasıl bu kadar kolay üstesinden geldiğine inanamadı.
Masaya vurdu ve kükredi, “Ne olmuş yani mi?! Ne olmuş mu?!”
Wu Weixue’nin kolunu yakalayan Wu Weichu, onu Wu Yanli’nin yatak odasına sürükledi ve yatağa doğru itti, “Wu Weixue, bak. Bak kim o?”
Wu Weixue yatağın yanına fırlatıldı. Neredeyse Wu Yanli’nin yüzünü öpüyordu.
Wu Yanli’nin yüzünün nasıl göründüğünü görünce çığlık attı ve irkilerek yere düştü.
“Sen de mi korkuyorsun? Ne kadar acı çektiğini biliyor musun?” diye Wu Weichu bağırdı, “Wu Weixue, senin hiç kalbin var mı? Kendi yeğenine böyle bir şey yapacak kadar nasıl bu kadar zalim olabiliyorsun? Büyükbaban tarafından o kadar şımartıldın ki, hiçbir ahlakın yok.”
Wu Weixue’yi yakaladı ve ona çok sert bir tokat attı.
Wu Weixue ve Zhitao tokatı beklemiyorlardı çünkü Wu Weichu, Wu Weixue’nin babası kadar yakın abisiydi. Wu Weixue’ye hiç zarar vermemişti.
Wu Weichu onu yatağın yanına itti, “Panzehir nerede?”
Wu Weixue aniden ayağa fırladı, “Sen delirdin mi? Bana bak. Ben senin kız kardeşinim Wu Weixue!”
Wu Weichu kükredi, “Kız kardeşim olmasaydın seni öldürürdüm. Panzehir nerede?”
“Ne?” Wu Weixue sinirlendi ve kafası karıştı, “Sabahın erken saatlerinde beni buraya sürükleyip ne olduğunu söylemeden panzehir istiyorsun. Ne panzehiri diyorsun?”
“Ne panzehiri mi? Tabii ki Yüz Şekil Bozukluğu Sıvısına karşı panzehir.”
Wu Weichu, Wu Yanli’ye bakması için onu perçinledi, “Yanli’ye ne yaptığına bak!”
Wu Weixue şok oldu. “Yanli mi?” Yataktaki kız o muydu?
Zhitao da şok olmuştu. Bayan Yanli dün gayet iyiydi. Nasıl oldu da bu hale gelmişti? Tıpkı yüzleri mahvolmuş diğer kızlara benziyordu.
Wu Weichu homurdandı. “Onu tanıyamıyorsun, değil mi? Senin yüzünden böyle oldu!”
Wu Weixue kükredi, “Benimle ne alakası var?”
“Çünkü Yüz Bozma Sıvısını kullandın!”
Wu Weixue şok oldu, “Ne? Bunu ona ne zaman yapmışım?”
“Başka kim olabilir ki?”
“Nasıl bilebilirim? O ben değilim.”
Her zaman sessiz kalan Wu Yanlan, bağırmaktan kendini alamadı, “Bana Yüz Şekil Bozukluğu Damlasını kendi başına yaptığını söylemiştin. Bunu dünyada başka kimse yapamaz demiştin. Şimdi söyle bana. Başka kim böyle bir şeye sahip olabilir ki?”
Wu Weixue’nin yüzü kızardı, “Evet, bunu yaptığım doğru ve dünyada tek. Ama birinin onu çaldığını ve benim adıma başkalarına zarar vereceğini garanti edemem. Ayrıca neden kendi yeğenime zarar vereyim ki?”
Wu Yanlan onun açıklamasını kabul etmedi, “Ama sıvıya sahip olduğunu Zhitao, ben ve senden başka kimsenin bilmediğini söyledin. Varlığını başka kimse bilmediğine göre, diğerleri nasıl onu çelikleştirip korkunç bir şey yapabilir? Kardeşime neden zarar verdiğini çok iyi biliyorsun. Çünkü onun Hei Xuanyi’yi senden almasından endişe ediyordun.”
Wu Weixue çok öfkeliydi çünkü yapmadığı bir şey için suçu üstleniyordu. Suçu ona kimin attığı aklının ucuna bile gelmiyordu, “İster inanın ister inanmayın. Wu Yanli’ye zarar vermedim.”
“Wu Weixue!” Wu Weichu daha da yüksek sesle bağırdı, “Sen ol ya da olma, panzehir sende mi?”
“Panzehirim yok.” dedi Wu Weixue surat asarak.
“Sen!” Wu Weichu kolunu kaldırdı, onu tekrar tokatlayacaktı.
Wu Weixue vücudunu doğrulttu, “Hadi! Bana vur! Ya da beni şimdi öldür! Değerli kızına zarar vermedim!”
“Wu Weixue!” Kapıda bir çığlık koptu. Sonra bir kişi Wu Weixue’ye doğru koştu ve ona o kadar sert bir tokat attı ki Wu Weixue’nin saç tokası bile düştü.
“Wu Weixue, abin ve ben sana ne yaptık ki kızıma zarar verdin? Eğer bana panzehiri vermezsen seni şefe götüreceğim ve o seni nasıl cezalandıracağını bilir.”
Wu Weixue gözlerindeki büyük acıyı ve yaşları taşıyarak karşılık verdi, “Size Wu Yanli’ye zarar vermediğimi söylemiştim. Bana inanmanız için başka ne yapmalıyım? Kendimi mi öldüreyim? Yeterli olur mu?”
Zhitao, annesi ve Wu Chenzi’den yardım almak için odadan gizlice çıkma şansını yakaladı.
Shang Zhirong, gelininin değerli kızını tokatladığı söylendiğinde, olabildiğince çabuk geldi. Yatak odasına girer girmez bağırdı, “Song Yan, kıymetli kızıma nasıl vurmaya cüret edersin!”
Wu Weixue’yi, şişmiş yüzünü ve dağınık saçlarını görünce kalbi acıdı.
Wu Weixue sonunda annesini görünce kontrolsüz bir şekilde bağırdı, “Anne!”
Song Yang her zaman itaatkar bir gelin olmuştu. Ama bugün kendi kızı için savaşmak zorunda kalıyordu. Hatta Shang Zhirong’a karşı çıktı:
“Wu Weixue senin değerli kızın mı? Wu Yanli’ye ne dersin peki? O da benim değerli kızım ve senin torunun.”
“Yanli’den niye bahsediyorsun?” Shang Zhirong’un kafası karışmıştı.
“Ona bakarsan anlarsın.” diye Song Yan ağladı.
Shang Zhirong yatağa geldi ve Wu Yanli’nin çürümüş yüzünü gördüğünde neredeyse kusacaktı.
Wu Yanlan ona olanları anlattı.
Wu Weixue ağladı, “Anne, ben yapmadım. Yanli’ye zarar vermedim.”
“Sana inanıyorum.” dedi Shang Zhirong, onun omzunu okşayarak.
“Anne, onu mu savunuyorsun?” diye Wu Weichu kükredi.
Shang Zhirong asuk yüzle söyledi, “Yapmadığını söylüyorsa, yapmamıştır.”
Wu Weichu çıldırmıştı.
Song Yan ve Wu Yanlan yarı ölüydü.
Wu Chenzi gelene kadar işler çıkmaza girdi.
Wu Chenzi, Wu Weixue’yi kalben savundu. Birkaç doktordan Wu Yanli’yi görmesini istedi ve Wu Weichu’ya her şeyi araştıracağına söz vermeden önce, Wu Weixue’yi kendi bahçesine geri gönderdi.
Wu Weichu sonuçtan hoşlanmadı ama gerçeği öğrenmeden önce büyük bir yaygara yapmak için iyi bir nedenleri yoktu. O zaman için sonucu kabul ettiler.
Ancak çok geçmeden haber yayıldı. İnsanlar Wu Weixue’nin kızların yüzünü ve hatta kendi yeğenini mahvetmek için sıvı yaptığını artık biliyorlardı. Hatta insanlar arkasından ona Vicious* Woman adını verdiler. (Ahlaksız, habis)
Şehir Wu Weixue’nin skandalını yayarken, Wu Ruo evde meditasyon yapıyordu. Bir yandan da, Jixi’yi Eggie’e becerilerini öğretirken izliyordu.
Wu Weixue’nin bahsi geçince, olacakları tahmin etti. Wu Chenzi’nin Wu Weixue’yi koruyacağını ve ona en ufak bir ceza vermeyeceğini biliyordu. Çünkü Wu Weixue’yi çok küçük yaştan beri o büyütmüştü. Ona kızından daha yakındı. Onu cezalandırmaya nasıl yüreği el verirdi? Ama solucanlar dışarıda olduğundan mesele son bulmamıştı. Yaşananlara bir son demek kolay değildi.
Wu Ruo kendine geldi ve Jixi’ye, “Jixi, bana iblis büyüsünü göster. Herhangi bir şey.” dedi.
“Hangi türün daha güçlü olduğunu görmek mi istiyorsun? İnsan mı yoksa iblis tekniği mi üstün diye?” Jixi gururla başını doğrulttu, “Sizi temin ederim ki bizim iblis ırkımız daha güçlüdür.”
Wu Ruo ona gözlerini devirdi, “Sadece görmek istiyorum. Sadece bir hamle yap.”
Eggie kendini Wu Ruo’nun koluna attı, ” Ben yapabilirim. Lütfen. Bana izin ver baba!”
“Henüz becerilerde ustalaşmadın.” dedi Jixi taş döşeli zemine bakarak “Beni izle!” dedi.
Wu Ruo, bir şey kaçırmış olabilir diye gözlerini bile ayırmadan tüm dikkatini Jixi’ye verdi.
Jixi birkaç hızlı hamle yaptı.
Wu Ruo, Ji Xi’nin vücudunda dalgalanan siyah ışığı gördü.Önce ruhsal alandan başladı ve sonra birkaç hızlı daire çizerek Ji Xi’nin bileğine geldi. Bir düzineden fazla siyah sis kafasında yoğunlaştı ve cehennem gibi hızla yayıldı. Dışarı çıkan şeytan çılgınca kükredi ve sonra yumruklarını salladı. Kapkara sis vızıldayarak taşa yüksek bir patlamayla vurdu ve taş parçalara ayrıldı.
Jixi uçup Wu Ruo’nun önünde durdu ve gururla “Nasıldı?” diye sordu.
Wu Ruo. “……”
Çok hızlı olmuştu.
Neler olduğunu görmemişti bile.
Eggie somurttu, “Yeterince iyi değildi.”
Jixi o kadar sinirliydi ki Eggie’nin kafasının arkasına bir tokat attı,
“Gücümün yüzde beşini bile kullanmadım. Az evvel tüm gücümü kullansaydım, tüm malikane toza dönüşürdü.”
Konuşmasını bitirdiğinde Eggie ve Wu Ruo şok oldular.
.
.
.
Vay be Jixi sen neymişsin 😁