Gece yatmadan önce Gu Hai, Bai Luo Yin’e sordu: “Amcam neden Zou Teyze ile birlikte bir dükkan açmadı?”
Bai Luo Yin başka bir soruyla cevap verdi, “Neden Zou Teyze ile birlikte bir dükkân açsın ki?”
“Bir düşün, bu altın bir fırsat, kira ücreti yok, vergi ödemeye gerek yok, garsonların hepsi hazır, bu saf bir para kazanma işi! Eğer Zou Teyze yalnızsa, elleri dolu olacaktır, eğer Amcam ona yardım etmek için oraya giderse, bu dükkanın ikisine de ait olduğu anlamına gelir ve ücret şu anki işinden zor kazanılan sabit maaşından daha iyi olur.”
Bai Luo Yin iç geçirdi, “Gerçekten iyi düşünmüşsün ama babam kesinlikle bunu yapmak istemeyecektir.”
“Neden?” Gu Hai anlamadı.
Bai Luo Yin Gu Hai’ye şöyle bir baktı, sonra da kulağına yaklaştı.
Gu Hai, neredeyse tüm vücudunu Bai Luo Yin’inkine yapıştırdığı için gerçekten mutlu hissetti. Bai Luo Yin battaniyeyi kaldırdı ve ikisinin de başını örttü. Başları birbirine sokuldu, ayakları birbirine yaklaştı, battaniyenin içindeki küçük boşluğa saklandılar ve sessizce fısıldaştılar.
“Ne?” Gu Hai şaşkına dönmüştü, “Zou Teyze dul değil mi?”
“Bir kocası var, yurtdışında çalışıyor.”
Gu Hai, Bai Luo Yin’in yüzüne yaydığı her sıcak nefesi hissedebiliyor, bu da tüm vücudunun ateşlenmesine neden oluyordu.
“Yani insanların onlar hakkında dedikodu yapmasından mı korkuyorlar?”
Bai Luo Yin bir an tereddüt etti ve omuzları çöktü.
“Ben her zaman Zou Teyze’nin babamı kandırdığını düşünmüşümdür, bence kocasıyla uzun zaman önce boşandı bile. Bir düşünsene, bunca yıldır burada yaşıyor ama kocası ne yılbaşında ne de başka bir bayramda geri gelmiyor, bu normal mi?”
Gu Hai, Bai Luo Yin’in saçma sapan konuşması sırasındaki yüz ifadesini görünce, küçük kulaklarını çekmek istedi.
“Söylediklerimi dinliyor musun?” Bai Luo Yin aniden Gu Hai’nin karnına vurdu.
Gu Hai, Bai Luo Yin’in elini tuttu, gülümsedi ve ardından, “Duydum zaten, Zou Teyze’nin dul olduğunu söylemek istemiyor musun?” diye konuştu.
“Doğru, ama babam bunu hep inkar ediyor.”
“Bence amcam bunu kalbinin derinliklerinde çok iyi biliyor.”
Gu Hai konuşurken bir yandan da iri parmaklarıyla Bai Luo Yin’in avucunu ve parmaklarının eklem yerlerini okşuyordu… parmaklarındaki her bir damara, her bir ilmeğe ve kıvrıma Gu Hai parmak uçlarıyla hafifçe dokundu, sıradan görünüyordu ama içinde bir parça eğlence vardı. Bai Luo Yin’in avuç içlerindeki tüm hassas sinirler canlandı ve kollarının uyuşmasına neden oldu. Ağzını açıp Gu Hai’yi azarlamak istedi ama Gu Hai aniden hareket etmeyi bıraktı ve Bai Luo Yin’in elini sıkıca kavradı.
“Baban başka bir kadınla yakınlaşıyor, üzülmüyor musun?”
“Hayır, hatta Zou Teyze ile evlenmesi için onu ben teşvik ettim.” Bai Luo Yin kayıtsız bir ses tonuyla cevap verdi: “Kendimi bildim bileli babam hep bekârdı, hayatını sonsuza dek böyle yaşamasına izin veremem, değil mi?”
“Babanla annenin tekrar bir araya gelmesine izin vermeyi hiç düşünmedin mi?”
“Asla.” Bai Luo Yin çok kararlıydı, “Zou Teyze olmasını tercih ederim, babamın tekrar acı çekmesini istemiyorum.”
Gu Hai bunu duyduğunda duyguları biraz karmaşıklaştı.
Bai Luo Yin onun yanında sözlerine şöyle devam etti: “Aslında babamın Zou Teyze’ye yardım etmek istememesinin nedeni tamamen insanların dedikodu yapmasından korkması değil. Bir düşün, o dükkan şu anda zaten Zou Teyze’ye ait, babam asla gururunu bir kenara bırakıp gidip ondan işbirliği istemez. Hepimiz erkeğiz, bu tür duyguları anlarız, başka kadınlar için olsa yine de mümkün ama Zou Teyze için kesinlikle imkansız.”
“Bu da doğru.” Gu Hai kendi düşünceleri içinde kaybolmuş gibiydi.
Battaniyenin altında bir sessizlik oldu, sonra Bai Luo Yin battaniyeyi kaldırdı ve dışarıdaki havayı ağız dolusu soludu.
Gu Hai, Bai Luo Yin’in göğsünün düzenli olarak inip kalktığını ve kapalı gözlerle derin derin nefes aldığını görünce, Gu Hai’nin kalbi istemeden de olsa daha hızlı atmaya başladı. Bai Luo Yin dudaklarını hafifçe araladı ve erkeksi bir çekicilik yaydı. Gu Hai bunun bir erkeğin dudakları olduğunu, kesinlikle bir kadınınki kadar yumuşak olmadığını biliyordu. Yine de Gu Hai onu gerçekten öpmek istediğini hissetti.
Kendi düşüncelerinin giderek daha da çarpıklaştığını fark etti ama bunu düzeltmeye hiç niyeti yoktu. Diğer erkeklere karşı böyle hissetmediğini, bu duygunun yalnızca Bai Luo Yin’e özgü olduğunu çok iyi biliyordu. Belki de ona çok fazla hayranlık duyduğu, ondan çok fazla hoşlandığı ve onu çok fazla önemsediği için bu küçük arkadaşlık kartopu yuvarlanmaya başladı, yuvarlandıkça daha da büyüdü ve sonunda Gu Hai’nin kontrol edebileceği sınır çizgisini aştı. Yine de onu geri almak istemezdi. Daha ziyade bu kendini beğenmiş ama gergin mutluluğun tadını çıkarmayı tercih ederdi.
O gece rüzgâr şiddetliydi, bu yüzden Gu Hai pencereyi kapatmaya gitti.
Tam yatağa yaslanmışken, Bai Luo Yin aniden vücudunu ters çevirdi, başı yaslanacak en yumuşak yeri arıyordu ve sonunda Gu Hai’nin omzuna yaslandı. Sıcak yanakları Gu Hai’nin sol göğsüne iyice sokulmuştu, temiz ve düzenli saçları Gu Hai’nin boynuna dağılmıştı, kolları Gu Hai’nin karnına keyifle sarılmıştı ve yüzünde çok memnun bir ifade vardı.
Gu Hai hazırlıksız yakalanmıştı, Bai Luo Yin’in ağırlığıyla bastırdığı kolunu hareket ettirmeye cesaret edemedi, hareket ettiği anda Bai Luo Yin’in vücudunu bilinçsizce kendisinden uzaklaştıracağından korkuyordu. Ancak Bai Luo Yin’in nefesleri düzleştiğinde Gu Hai’nin sert kasları nihayet gevşeyebildi. Kucağındaki adama bakmak için göz kapaklarını indirdi, eli Bai Luo Yin’in yanaklarını nazikçe okşadı, sanki nadir ve değerli bir bebeğe dokunuyormuş gibi son derece dikkatliydi.
Sonra gözlerini kapadı, sessizce güzel bir rüyanın gelmesini bekledi….
.
.
.
Çok güzelsiniz 🫠