Wu Chenzi, ara ara Wu Ruo’yu öldürmek için birkaç girişimde bulunmuştu, ancak Hei Malikanesi’ni koruyan büyük oluşum nedeniyle hepsi başarısız oluyordu. Şehirde büyük bir gürültü kopararak formasyona giremezdi. Daha da kötüsü, Wu Ruo evden zar zor çıkıyor, ona Wu Ruo’yu öldürme şansı vermiyordu. Fakat şimdi Hei Xuanyi’nin kardeşi Hei Xuantang’ın Wu aile üyelerini öldürdüğünü öğrendiğinde, sonunda olayı büyütmek ve Wu Ruo’yu öldürmek için mükemmel bir fırsat yakalamıştı. Hei Malikanesi’ni kuşatmak için asker göndermesi için hükümete başvurdu.
Wu Xi endişeyle sordu, “Kardeşim, sence Xuantang’ı alıp götürecekler mi?”
Hei Xuantang gülümseyerek sordu, “Benim için endişeleniyor musun yoksa?”
“Elbette öyle.” Wu Xi gözlerini devirdi, hiç de bir hanımefendiye yakışır bir davranış değildi bu.
“Merak etme. Kardeşim benim başıma bir şey gelmesine izin vermez. Haksız mıyım abi?” Hei Xuantang, elini Hei Xuanyi’nin omzuna koydu.
Hei Xuanyi ona baktı.
Sonra omzundaki elini kaldırarak konuştu, “Yalnızca bir tanık var. Bunu inkar ettiğimiz sürece bize yapacakları bir şey olmaz.”
Wu Ruo kaşlarını çattı, “Mahkemede aleyhimize birden fazla tanığın olması çok olası. Wu Chenzi, diğerlerine ailesini senin öldürdüğünü söylemelerini sağlatabilir. Ve bizi Wu ailesini öldürmekle suçlarlar.”
Hei Xuantang. “……”
“Ruo haklı.” dedi Wu Qianqing.
“Yenge, bizim de zindana götürüleceğimizi mi söylüyorsun?”
Wu Ruo başını salladı.
“Bu durumda, bir çözüm düşünmeliyiz.”
Wu Zhu ve Guan Tong neler olduğunu bilmiyorlardı ama konuşmalarından Hei Xuantang’ın Wu ailesini öldürdüğünü öğrendiler.
Wu Ruo, Hei Xuanyi’ye döndü, “Xuanyi, sen ne düşünüyorsun?”
Büyük oluşum, üst üste bir dizi saldırıyı savunacak kadar güçlü değildi. Formasyon bir günden daha kısa sürede bozulacaktı. Bir çözüm üretmelilerdi.
Hei Xuanyi parmaklarını sandalyede vurmayı bıraktı ve sakince “Suçunu itiraf et!” dedi.
Hei Xuantang. “!!!”
Wu Zhu ve diğerleri. “…….”
“Suçluluğunu itiraf mı etsin?” Wu Ruo tüm planının bu olduğuna inanamadı, “Ne yapacaklar peki sonra?”
Hei Xuanyi gözlerini kıstı.
…
Askerler ve Wu ailesi, Hei Malikanesi’nin dışındaki formasyona girmenin bir yolunu arıyorlardı. Birden kapı açıldı. Dışarıdaki herkes siper aldı. Hei Xuantang dışarı çıktı ve imparatorluk şehrinin yargıcına, “Sizinle geleceğim!” dedi.
İmparatorluk şehrinin yargıcının yanında duran Wu ailesinin kıdemlisi soğuk bir şekilde seslendi, “Sadece sen değil. Hei ailesindeki herkes tutuklu.”
Hei Xuantang başını salladı. “Nasıl isterseniz.”
Askerler ve Wu ailesi, manevi güç kilitme zincirini çıkardı.
Hei Xuantang, zincirdeki arttırılmış rünlere baktı ve takmalarını engelledi.
“Eğer yanılmıyorsam, bu zincir mahkumları bağlamak için. Bizi duruşmadan önce zincirlemek çok aceleci davranmıyor musunuz? Yoksa Wu ailesinin kendi söyledikleri yüzünden beni bir suçlu olarak çoktan mahkum mu ettiniz? Kesin yargıya varmak için erken değil mi? Majestelerinin gelecekteki davalar için size güveneceğini düşünüyor musunuz?”
Yargıç sırıttı, “Bunu kaçmana engel olmak için yapıyorum.”
“Eğer kaçmak istesek burada bizi yakalamanızı bekleyecek kadar aptal olduğumuzu mu sanıyorsunuz?”
Wu ailesinin kıdemlisi kükredi, “Ekselansları, daha fazlasını konuşmaya gerek yok. Zinciri onlara takın.”
Yargıç emretti, “Onları derhal zincirleyin!”
“Emredersiniz.”
Asker zinciri çıkarır çıkarmaz bir adamın sesi duyuldu, “Bir bakalım! Burada kim böyle büyük bir yaygara çıkarıyormuş?”
Beyaz ata binen yakışıklı bir adam Hei konağına doğru geldi, “Neler oluyor?”
Yargıç, adamın kraliçenin yeğeni Ling Zisheng olduğunu anlayınca hemen eğildi, “Bay Ling, suçluları tutukluyoruz.”
Hei Xuantang, “Beni mahkemeden önce çoktan suça mahkum ettiniz. Yargıç olarak böyle mi çalışıyorsunuz? Şimdi sizin yüzünüzden neden bu kadar çok insanın haksız yere öldüğünü daha iyi anlıyorum.”
Yargıç, Wu ailesinin söylediği her söze inanmıştı ve Wu ailesi ondan ne isterse onu yapmıştı.
Seyirciler yargıcın geçmişini ve birçok kurbanın haksız yere öldüğü birkaç davayı aceleyle bitirdiğini birbirlerine fısıldıyorlardı. Ölen kurbanlardan bazılarının yargıca musallat olmak için geri dirildiğine dair bir söylenti bile vardı.
Yargıç, fısıltılar yüzünden çileden çıktı ve garipleşti. Bu nedenle, zinciri Hei Xuantang’a takmakta ısrar etmedi.
Fincanlarıyla çay içen Hei Xuanyi, Wu Ruo ve diğerleri imparatorluk şehrinin sarayına gittiler. Ling Zisheng de onlara eşlik etti.
Wu Shunren, Ling Zisheng ve Wu ailesinin kıdemlisi için koltuklar hazırlandı. Sonra İmparatorluk şehrinin yargıcı sordu, “Wu Shunren, 13 Eylül’de ne oldu anlat?”
“13 Eylül’de kardeşim ve ben bir şeyler içmek için dışarı çıktık ve ayrılmak üzereyken o…” dedi Wu Shunren.
Wu Ruo ve Hei Xuanyi’ye bakarak Hei Xuantang’ı işaret etti. Ama gözleri, Wu Ruo, bu sefer öleceksin der gibiydi.
Wu Ruo ve Hei Xuantang’ı göstererek öfkeyle konuştu, “Beni ve kardeşlerimi öldürmek için pencereden evimize atladılar. Neyse ki hayatta kalabilecek kadar şanslıydık.”
Wu Ruo ona ve etrafına baktı. Wu ailesinden sadece bir kıdemli duruşmadaydı. Wu Chenzi ve Wu ailesinin reisi orada değildi.
Yargıç, Wu Shunren’in arkasındaki diğer Wu ailesi üyelerine, “Doğru mu söylüyor?” diye sordu.
“Ekselansları, kuzenim Shunren doğruyu söylüyor. Üçü ailemizi ve kardeşlerimizi öldürdüler. Gittiğimiz lokantanın sahibini ve garsonunu şahit olarak çağırabilirsiniz.”
Yargıç, restoranın dükkân sahibi ve garsonunu çağırdı.
Restoranın hem dükkân sahibi hem de garsonu Wu Ruo ve Hei Xuanyi’yi fail teşhis etti.
Ling Zisheng alay etti, “Olay olalı uzun zaman oldu ve sadece bir kez karşılaştınız. Katili hâlâ nasıl hatırlıyorsunuz?”
Garson sinirlendi ve yanında duran dükkân sahibine baktı.
Dükkan sahibi sakince cevap verdi, “Sorunuza cevap vermek gerekirse, onlar son derece güzellerdi. Yüzlerini unutmak çok zor.”
“…….”
Ling Zisheng, Wu Ruo ve Hei Xuantang’a baktı. Esnafın dediği gibi, kimse onları bir baktıklarında unutamazdı.
Yargıç masaya yumruk attı ve Hei Xuantang’a kükredi, “Kendinizi nasıl aklayabilirsiniz şimdi?”
“Ekselansları, Wu ailesinden bazılarını öldürdüm.” dedi Hei Xuantang.
O an kalabalık nefesini tuttu.
Ling Zisheng kaşlarını çattı. Suçunu neden bu kadar çabuk itiraf ediyordu ki?
Wu ailesi de şok oldu. İtiraf etmelerinin uzun zaman alacağını veya bir miktar ceza alacağını tahmin etmişlerdi. Ancak Hei Xuantang’ın suçu itiraf etmesi onları bütünüyle şaşırttı.
Şüphelilerin suçu bu kadar kolay itiraf edebilecekleri yargıcın aklına hiç gelmemişti. Aklı karıştı ama çok geçmeden öfkeyle söyledi, “Suçtan hüküm giydiniz. Askerler, onları hapse atın!”
“Emredersiniz.”
Hei Xuantang elini kaldırdı, “Devam etmelisiniz. Ekselansları, onları neden öldürdüğümüzü sormadınız.”
“Nedeniniz ne olursa olsun, cinayet suçundan ölüm cezasına çarptırıldınız.”
“Eğer Wu ailesi imparatoru devirmek için Ruh Baharı Krallığı ile komplo kurduğu için onları öldürdüğümü söylüyorsam, sence onları öldürmemeli miydim?”
Kalabalık şok oldu.
Yargıç, Hei Xuantang’ın söylediklerine inanamadı, “Ne? Ne?”
Ling Zisheng. “!!!”
Buraya gelmişti çünkü Ling Mohan, Hei ailesini gözetmesi için yardımını istemişti. Ancak davanın Ruh Baharı Krallığı ile ilgili komployla alakalı olması onu şaşırtmıştı.
Wu ailesinin kıdemlisi, bir şeylerin ters gittiğini hissettiği için bir köşede gizlice saklanan kişiyle göz teması kurdu. O adam mahkemeden dışarı fırladı ve mesajı Wu Chenzi’ye iletmeye gitti.
Wu Shunren ayağa fırladı ve endişeyle bağırdı, “Bu saçmalık! Ruh Baharı Krallığı’ndan kimseyi tanımıyoruz. Onlarla birlik olup nasıl komplo kurabiliriz?”
“Şimdi anlayacaksınız.” Hei Xuantang ceplerinden bir yığın mektup çıkardı, “Bunlar Wu ailesi ve Ruh Baharı Krallığı tarafından yazılmış mektuplar.”
Wu ailesinin kıdemlisi, mektupları okumaya çalışmak için sandalyesinden fırladı.
Hei Xuantang onu durdurdu, “Sen de Wu ailesindensin.Yaklaşma! Çünkü mektupları imha edebilirsin. Bu mektuplar sadece yargıç tarafından okunabilir ve…” Ling Zisheng’e baktı, “ve Bay Ling tarafından.”
Ling Zisheng ayağa kalktı ve yargıca doğru yürüdü. Harflerin üzerindeki mührü görür görmez, veliaht prensi getirmesi için adamını ayarladı.
Wu ailesinin kıdemlisi çok endişeli görünüyordu. Masanın üzerindeki yazılı kağıtlara parmak uçlarıyla bakmaya devam etti.
Wu Xi, Wu Zhu, Wu Qianqing ve Guan Tong durumu anlayamadı. (Mood)
Wu Shunren endişeyle açıkladı, “O gün sadece birkaç kadeh içki içmiştik.”
Hei Xuantang şaka yollu, “Sadece birkaç kadeh içki mi içtiniz?” diye sözlerine devam etti, “Hiç konuşmadınız öyle mi? Yan odada içerken imparatoru nasıl devireceğinizi tartıştığınızı duyduğumuzu sen de biliyorsun.”
Wu ailesinin büyüğü, Hei Xuantang’a asık bir suratla sordu, “Shunren, Ruh Baharı Krallığı ile işbirliği yaparak ülkeye gerçekten ihanet ediyorsa, neden onları hemen ifşa etmediniz? Neden şimdiye kadar beklemek zorundaydınız?”
“Ruh Baharı Krallığından adamlar elimizden kaçtı. Onları ifşa edecek kanıtım yoktu. Wu Shunren ve adamları, sırrı saklamak için bizi öldürmek istedi. Ama orada öylece öldürülmeyi bekleyemezdik. Direnmek zorunda kaldık. Maalesef bazılarını kazara öldürdük. Daha sonra onları araştırdık çünkü bize intikam için geri dönerler diye endişelendik. Ancak elimizdekileri bugün mahkemede paylaşabileceğimizi beklemiyorduk.”
Wu ailesinin kıdemlisi. “…….”
Hakim gergin bir şekilde ağzını açtı, “Davayla ilgilenmek benim gücümün sınırları dışında. İmparatorun kendisi bizzat buraya gelmeli.”
Tüm olayı imparatora bildirmek için bir asker gönderdi.
Wu Shunren panikledi çünkü mektupların gerçek olup olmadığından emin değildi.
Hei Xuantang mektupları ceplerine geri koydu, “Birinin onu yok etmesi ihtimaline karşı onları bir yere koymam gerekiyor. İmparator geldiğinde ona göstereceğim.”
Yargıç başını salladı.
Ling Zhizheng, Wu Ruo’ya baktı ve mektupların gerçek olup olmadığını gözleriyle sordu. Gerçek olduğu ortaya çıkarsa, harika olurdu. Ama sahte bir kanıt olursa, Wu ailesini öldürüp öldürmediklerine bakılmaksızın Hei ailesi iftira suçundan öldürülürdü.
Wu Ruo cevabı onaylamak için hafifçe başını salladı.
Nitekim mektuplarla ilgili söyledikleri yarı gerçek yarı sahteydi. Mektupların Ruh Baharı Krallığından alındığı doğruydu. Fakat mektuplar Hei Xuanyi tarafından gizlice bulunmuştu. Wu Ruo, Hei Xuanyi’nin Wu Chenzi’nin Ruh Baharı Krallığı ile özel olarak nasıl komplo kurduğunu araştırdığını bilmiyordu. Bugün yaşananlar olmasaydı Hei Xuanyi bunu ona bile ifşa etmezdi.
Ling Zisheng derin bir nefes aldı. Wu ailesi, Ruh Baharı Krallığı ile işbirliği yapacak kadar cesurdu demek! Wu ailesi bu sefer kesin yenilgiye uğrayacaktı. Olaya tüm Wu ailesinin dokuz yan kolu da dahil olacaktı.
.
.
.
“Bizim Hei’ye bakar mısınız, araştırdığı şeyleri Ruo’dan bile saklamış. Adam kirli çıkı çıktı iyice. Onunla ilgili hala bilmediğimiz şeylerin olması beni heyecanlandırıyor, sizi deli edebilir ama 😁”