Önceki yaşamında, kuzeni Wu Anrun’a başarılı olmanın ödülü olarak ailenin ikinci ismi verildikten sonra, kibirli ve gururlu hale gelmiş ve gelecekteki ideal kadın tipi için çok fazla kriter edinmişti. Ona göre ilerdeki eşi, iyi bir aileden olmalı, güzel olmalı ve mükemmel bir efsuncu olmalıydı.
Dolayısıyla, daha önce hiç görmediği bir kızla evlenmekten memnun olmamıştı. Ayrıca, Zhuang Qiurong’un ailesi Wu ailesinden daha küçüktü, ki sadece bu bile Wu Anrun’un onunla evlenmemesi yeterince iyi bir bahaneydi.
Daha sonra Wu Anrun’a Zhuang Qiurong’un çirkin olduğu söylenmiş ve Zhuang’ın resmini gördükten sonra da, Wu Anrun kesin olarak evliliği iptal etmeye çalışmıştı. Daha da kötüsü, Wu Anrun’un zaten evlenmek istediği başka bir kız vardı.
Wu Anrun’un babası Zhuang ailesiyle olan nişanı iptal etmek zorunda kaldı ve Wu Anrun’un ilişkisi olduğu kızla evlenmesine izin verdi. Ne yazık ki, evlilikleri mutlu olmamıştı. Evlendikten sonra çok tartışmış ve hemen hemen hergün kavga etmişlerdi.
Yarım yıl sonra, Güney bahçesinin üçüncü oğlu Wu Chu, eğitimden dönmüş yarım yıl içinde Zhuang Qiurong ile evlenme hazırlıklarına başlamıştı.
Wu Anrun haberi öğrendikten sonra ona gülmüş ama Zhuang Qiurong’un düğündeki nefes kesen güzelliğini görünce hiç olmadığı kadar çok pişman olmuştu. Zhuang Qiurong, hayalini kurduğu gibi güzel ve zarifti. Ancak ne kadar pişman olursa olsun artık hiçbir şeyi değiştiremezdi. Evlenmek istemeyip nişanı attığı kız kuzeniyle zaten evlenmişti.
Ancak, Wu Anrun düğünde Zhuang Qiurong’a gördükten sonra,onu düşünmeyi bırakamamıştı. Her gün onu düşünmüş ve her gece onu hayal etmişti. Sonunda bir gün uykuda kızın adını ağzından kaçırıvermişti.
Karısı, Wu Anrun’un ondan uzaklaştığını görünce çok şüphelenmiş dahası da Zhuang Qiurong’un adını kocasından duyduğu gibi onunla kavga etmişti.
Ama bir gün Wu Anrun, yanlışlıkla Wu Chu’nun önceden Zhuang Qiurong’u tanıştığını ve hatta arada sohbet ettiklerini öğrendi. O zaman Zhuang Qiurong’un çirkin olduğu söylentilerinin arkasında Wu Chu’nun parmağı olduğunu ve böylece Zhuang Qiurong ile arasındaki nişanı da onun bozduğunu anlamış oldu.
Wu Anrun, Wu Chu ile bu konuda yüzleşti ve hatta büyük bir kavga ettiler. En sonunda büyük dedeleri Wu Bufang’ın müdahalesiyle anca kavgayı durdurabildiler.
Fakat bu hayatta nasıl olacaktı?
Wu Ruo ne olacağını heyecanla bekliyordu. Düşüncelere dalmışken üçüncü katta bir odaya geldiklerini fark etti.
Kapıyı açtıklarında hemen alt kattaki sahneyi görebiliyorlardı ve tahta oturakların yönü sahneye bakıyordu.
Wu Ruo, “Bu yer iyiymiş.”
Shijiu Wu Ruo’nun, Shiyi’nin onun için daha önceden hazırlattığı dev bir sandalyeye oturmasına yardım etti.
Wu Ruo yanındaki sandalyeyi heyecanla patpatladı ve Hei Xuanyi’ye seslendi, “Buraya otur.”
Hei Xuanyi otururken kaşları çatılmıştı çünkü kalabalık ortamları sahiden hiç sevmezdi.
“Buraya daha önce gelmiş miydin ya da kiralamış mıydın?” diye sordu Wu Ruo.
Son yaşamında Hei Xuanyi’nin gösteri izlediğini ne duymuş ne de görmüştü. Hep yalnız ve sessiz takılırdı.
Hei Xuanyi, “Hayır.”
“Bende gelmedim.” Wu Ruo gülümsedi.
Son yaşamında hiç tiyatroya gitmemişti. Çünkü çok şişman olduğu için insanlarin ona gülmesinden korkuyordu. İlerde kilosunu kaybettikten sonra Numu’dan tıbbi beceriler öğrenmeye ve gücünü aldıktan sonra da efsunculuk uygulamaya başlamıştı. Ama bu seferde, Wu ailesinin lideri Wu Bufang, Wu ailesinden daha aşağı oldukları için drama aktörlerini sevmemiş ve ne eve aktör kiralamış ne de aileden kimsenin tiyatro izlemesine izin vermişti.
Shiyi, Wu Ruo’ya oynanacak dramaların isimlerini gösterdi.
Wu Ruo kâğıttakileri okurken ikinci gösterinin ismi dikkatini çekti. Adı, ‘Çirkin Adamın Şişman Kocası‘ydı.
Şişman ve çirkin çok dikkat çekiciydi.
“Çirkin, Şişman, Koca? Ne garip bir drama ismi ?! “
Shiyi, “Bana bunun size ve efendi Hei’ye dayanan bir hikaye olduğunu söylediler.” dedi.
Hei Xuanyi, “…..”
Wu Ruo da öfkelendi, “İyi! bunun nasıl bir hikaye olduğunu görelim o zaman.”
İlk gösteri başlamıştı ama buna hiç dikkat etmiyordu çünkü sadece ikinci gösteriyi düşünüyordu.
İkinci gösteri başladığında Wu Ruo ve Hei Xuanyi dik oturdular ve tüm dikkatlerini sahneye verdiler.
Büyük bir şişman oyuncu sahneye çıktı. Yüzü ve vücut şekli de dahil olmak üzere Wu Ruo’ya çok benziyordu. Ve giysileri de Wu Ruo’nun günlük giyiminin aynısıydı.
Şişman oyuncu yere düştü ve ayağa kalkamayarak seyirciyi epey eğlendirdi.
Wu Ruo kızgındı.
Sonra sahnede orta yaşlı bir çift belirdi. Şişman aktör evlenmek istemediğini söyledi. Ama sonunda bir düğün arabasına gönderildi ve çirkin bir adamla evlendi.
Hei Xuanyi, tam o anda Wu Ruo’ya anlamlı bir bakış attı.
Wu Ruo da, Hei Xuanyi’nin tepkisini merak ettiği için dönüp bakarken onun da kendine baktığını gördü.
Utanmış ve öfkeliydi, “Şişman aktör gibi ağlamadım.”
Bir erkekle evleneceği için tartıştığını ve kavga ettiğini itiraf ediyordu, ama asla bir kadın gibi ağlamamıştı.
Hei Xuanyi’nin gözleri bile gülümsedi ve sahneye dört gözle baktı, “Biliyorum. Benimle evlenmek için çok hevesliydin. Nasıl ağlarsın? “
Wu Ruo,”…..”
Önceki hayatında on yıldan fazla bir süre boyunca Hei Xuanyi ile yaşamıştı ama ilk kez böyle şakalar yaptığını görüyordu.
“Böyle şakalar yapmayı nereden öğrendin?”
“Kendi başıma.”
Wu Ruo, “….”
Sahnede ki iki adam evlendikten sonra mutlu değildi. Şişman adam, çirkin adamdan nefret ediyordu ve daha sonra dul bir kadına aşık oldu. Çirkin adam, erkek karısını bir kadınla paylaşmaya tahammül edemedi. Bu yüzden şişman adamı ve dul eşi ayırmayı planladıktan sonra dul kadını öldürdü. Daha sonra şişman adam gerçeği öğrendiğinde, çirkin adamı ve kendisini öldürdü.
Wu Ruo öfkelendi ve oturağın kol dayama yerine vurdu, “Saçmalık! Kim böyle birşey yapar ki? “
Shi Yi açıkladı, “Bana oyun yazarının, sonunu değiştirdiğini söylediler çünkü seyirciler eşcinsel hikayeleri sevmiyormuş.”
Hei Xuanyi ona soğuk bir bakış attı.
Shiyi dehşete kapıldı.
Hikayeyi o değiştirmemişti ki neden ona öyle kötü baktı?
“Hadi gidelim.” Wu Ruo’nun ruh hali harap olmuştu. O ve Hei Xuanyi gitti.
Arabada Hei Xuanyi, Wu Ruo’ya bakıyordu..
Wu Ruo’ya sanki oyundaki şişman adam gibi kendisine ihanet edecekmiş gibi bakıyordu.
“Neden bana bakıyorsun? Oyunda dediği gibi bir dulla ilişkim olmayacak. Sana karşı duracak değilim. “
Son hayatında, Hei Xuanyi’den ne kadar nefret ettiği önemli değildi, bu hayatta Ruan Zhizheng bile onu kışkırtırsa Hei Xuanyi’yi öldürme ya da ondan boşanma gibi fikri hiç yoktu.
Hei Xuanyi’nin bakışları daha sıcak ve yumuşaktı. Arabaya yaslanarak gözlerini kapadı.
Wu Ruo da rahat bir nefes aldı.
Aslında, başka biriyle ilişkisi varsa bile Hei Xuanyi’nin ne yapacağını merak ediyordu ama yine de onu şuan da rahatsız etmek istemedi.
“Ah!” Tiyatrodaki bir çok insan çığlık attı ve dışarı fırladı.
“Ne oldu?” diye sordu Wu Ruo.
“Önemli birşey değil .” Hei Gan cevapladı ve yola çıktı.
Wu Ruo. “…”
Büyük bir şey olmuş gibi gelmiyordu.
Bakmak istemişti ancak kışın soğuğu yüzünden arabaya tıkıldığı için dışarıda ne olduğunu göremedi. Sadece bir şeyin insanları tiyatrodan kovaladığını duyabiliyordu. Sonrasında insanlar tiyatroda kavga ediyor gibi sesler geldi.
Daha da uzaklaştıklarında ise hiçbir şey duyamıyorlardı.
Eve geldiklerinde Hei Xin bir gülümsemeyle yaklaştı: “Efendim, yumurta getirildi.”
Ne yumurtası? diye düşündü Wu Ruo.
“Bıraktığın büyük beyaz yumurta, leydim.”
Wu Ruo. “…”
Ne zaman onlara bir yumurta bırakmıştı?
Hayır! Bekle! O yumurta Jixi’nin verdiği yumurta mı?
Wu Ruo heyecanla Hei Xuanyi’ye baktı,”Yumurtayı hala tutuyor musun?”
Hala yumurtayı tuttuğunu bilmek güzeldi. Belki de gerçekten onu sahiplenmişti.
Hei Xuanyi arka bahçedeki çalışma bölgesine doğru yürümeye başladı.
Wu Ruo onu takip etti ve çalışma yerinde kuluçkaya yatan büyük bir kuş gördü.
Büyük kuş Hei Xuanyi’yi gördüğü an ayağa kalktı ve üzerine oturduğu yumurtayı gözler önüne serdi.
Hei Gan yumurtayı çok dikkatli bir şekilde tuttu ve Hei Xuanyi’nin önüne getirdi.
Hei Xuanyi elini yumurtanın üzerine koydu ve içindeki canlıyı ruhani gücüyle tespit etti ve yüzünde küçük bir gülümseme oluşurken elini geri çekti.
Hei Xin gülümsedi. “Leydim,siz de genç efendiye* bir göz atın.” (Yumurtadan bahsediyor)
Wu Ruo’nun gözleri, Hei Xin’in yumurtaya nasıl seslendiğini duyunca seğirdi. Hei Xuanyi gerçekten de bu yumurtanın oğlu olduğunu mu düşünüyordu?
Elini yumurtanın üzerine koydu ve ruhsal gücü ile yumurtadaki canlıyı hissetti. Kabuğun içinde büyük bir et yığını yerine bir bebek gördüğünde korktu ve elini geri çekti, Hei Xuanyi’ye, “Bu gerçekten sana verdiğim yumurta mı?” diye sordu.
Yumurtadaki beyaz et nasıl bir bebeğe dönüşmüştü? Bu korkutucu değil miydi?
Ancak, yumurta bir iblisin çocuğuysa, etin bir çocuğa dönüşüyor olması şaşırtıcı olmazdı.
Wu Ruo böyle bir olasılık olabileceğini düşününce rahatladı.
Bir dahaki sefere iblis Jixi’yi görünce yumurta hakkında daha fazla şey sormalıydı.
Hei Xin, yumurtayı yuvaya geri koydu,”Yaklaşık bir ay içinde genç usta yumurtadan çıkmaya hazır olacak.”
Wu Ruo. “…”
.
.
.
Yumurtadan bebiş çıkacak nasıl da metanetliler 🤣
Kuluçkaya yatan Cuckoo ve başında nöbet tutan Hei Gan 😁