Shiyuan başını salladı ancak Wu Ruo için durumu anlamak çok zor görünüyordu.
“Benim düşündüğüm şeyden mi bahsediyorsunuz?” Wu Ruo ondan tekrar onaylamasını istedi.
Dört hizmetçi onun öfkesini hissedebiliyorlardı ve bir daha konuşmaya cesaret edemiyorlardı.
İç çamaşırlarını giydirdiler sonra onun için kalın bir pelerin getirdiler.
Wu Ruo buna hâla inanamıyordu.
Ben zaten bu kadar şişmanken o adam hâla yatakta ona hizmet etmemi mi istiyor ???
Shiyuan ve Shiyi, Wu Ruo’nun banyodan yatak odasına gitmesine yardım etti.
Hei Xuanyi, Numu’nun ona verdiği solucanı zorla dışarı çıkarma talimatını okuyordu ve adımları duyduğunda dönüp biraz baktı.
Wu Ruo, kasvetli bir halde yatağın yanında durdu ve hizmetkarlarına ayrılmaları için işaret verdi. Sonra orada durdu ve hiç kıpırdamadan Hei Xuanyi’ye baktı.
Hei Xuanyi kağıdı yastığın altına kaydırdı.
“Yatağa gir.”
Wu Ruo, çok sinirliydi ve ona yumruk atmamak için kendini kontrol etmek zorunda kaldı.
Hei Xuanyi, hareket etmediğini görünce kaşlarını çattı.
“Yatağa yat.”
Wu Ruo ona ve ardından yatağa baktı, “Beni oraya sen taşı.”
Hah!
Sana yatakta hizmet etmemi istemiyor musun?
Utanmaz! Bırakın gelsin!
Bak seni yatakta nasıl eziyorum!
Hei Xuanyi. “…….”
Wu Ruo zihninde yüksek sesle güldü.
Yani, şimdi beni taşıyamazsın değil mi? O zaman neden ilk başta seninle yatmamı istemek için zahmet ettin? Sen sadece ölümünü istiyorsun.
Hei Xuanyi kaşlarını saşkınlıkla kaldırdı, yorganı üzerinden attı ve ayağa kalktı, boynunun etrafındaki pelerinin bağcığını çekti.
“Ne yapıyorsun?” Wu Ruo aceleyle kendi pelerinini tuttu.
Hei Xuanyi, pelerinini çıkarıp bir kancaya astı ve sonra onu yatağa nasıl taşıyacağını düşünmeye başladı. Wu Ruo muazzamdı ve kolları vücudunun yalnızca yarısına ulaşabiliyordu. Kollarını beline iyice saramazsa, Wu Ruo’nun düşme ihtimali vardı.
“Acele et. Üşüdüm.” Wu Ruo’nun vücudu, onu sıcak tutacak kalın bir pelerini olmadığı için soğuktan titriyordu.
Hei Xuanyi sol bileğini tuttu sonra çömelip sağ bileğini tuttu, aniden onu kaldırdı ve yatağa fırlattı.
Wu Ruo, dünyanın birdenbire döndüğünü hissetti. Sonraki an yatağa atıldı. Şans eseri yatak yeterince yumuşaktı, aksi takdirde vücudu acıyabilirdi.
Hei Xuanyi hafifçe söyledi. “Kıyafetlerini çıkar.”
“Hayır!” Wu Ruo, zorlukla yatağın içine doğru ilerledi.
Hei Xuanyi’nin yüzü soldu. Solucanı çıkarmak için fazlaca manevi güç harcayacak olan oydu. Wu Ruo temelde işinin çoğunu yapmayacaktı. Onu neden reddediyordu? Yoksa o büyük acıdan korkuyor muydu?(safım)
“Acıdan korkuyor musun?”Gözlerini kıstı.
Solucandan kurtulmanın son derece acı verici bir süreç olacağını hâla hatırlıyordu. Wu Ruo’nun acıdan korkması gerektiğini varsaydı.
Wu Ruo’nun yüzü kızardı, yanıyordu. Öfkeyle bağırdı, “Benim yerimde olsaydın sen de korkardın.”
Önceki hayatında ilk sekslerini yaptıklarında nasıl hissettiğini hâla hatırlıyordu.
Hei Xuanyi kaşlarını çattı, “Endişelenme. Uzun sürmeyecek. ”
“Yalan söylüyorsun.” Wu Ruo, ona keskin ama utangaç bir bakış attı.
Seks genelde en az yarım saat sürerdi ve karşısındaki adam önceki yaşamlarında genellikle birden fazla kez yapmayı isterdi.
Hei Xuanyi’nin sabrı tükendi ve doğrudan kıyafetlerini çıkardı.
“Hei Xuanyi, beni zorluyor musun?”
Wu Ruo o kadar kızmıştı ki Hei Xuanyi’ye doğru atak yaptı ve Hei Xuanyi’nin üzerine bir yastık fırlattı,
“Gerçekten bu kadar çaresiz misin? Biraz kilo verene kadar bekleyemez misin? Ben bu kadar şişmanken bunu yapabileceğine bile inanamıyorum. ”
Hei Xuanyi’nin zihni, yastığın aniden ona fırlatılması nedeniyle tamamen boşalmıştı ve ne dediğini tam olarak anlayamadı.
O anda, Hei Xuanyi’nin yüzüne beyaz bir kağıt parçası düştü.
Wu Ruo merak etti. “Bu ne?”
Kağıdı aldı ve solucanı nasıl dışarı atacağına dair talimatları okudu. Önceki hayatında solucanlardan nasıl kurtulacağını öğrendiğinden dolayı, kağıdın ne için olduğunu kesinlikle biliyordu.
Hei Xuanyi öfkeyle açıkladı, “Numu, bunu bana verdi ve özellikle bu gece solucanı senin için dışarı çıkarmamı istedi.”
Wu Ruo ona baktı, “Bu gece solucanı dışarı çıkaracağımıza göre, neden hâla böyle bir şey yapmak istiyorsun?”
“Ne yapmak istiyorum?” Hei Xuanyi’nin kafası karışmıştı.
“Giysilerimi çıkarmamı sen istedin.”
“Numu, solucanın çıktığı yere iyice bakabilmem için elbiselerini çıkarmamı söyledi.”
Wu Ruo sonunda tüm hikayeyi çözdü,
“Usta tam bir pislik! Hiçbir bilgisi olmayan adamı nasıl kandırırsın? Tüm süreç boyunca kıyafetlerimi çıkarmama gerek yok. Solucan parmak ucuma kadar itilecek ve oradan vücudumdan çıkarılacak. Bak. Burada talimatta yazıyor. ”
Hei Xuanyi, Wu Ruo’nun çok ciddi ve kendinden emin bir şekilde açıkladığını görünce, Numu tarafından kandırıldığını fark etti.
Ama elbiselerini çıkarmakta ne zarar vardı!? Gerçekten böyle aşırı tuhaf davranması gerekiyor muydu? Ve neden onu zorladığını söyledi?
Hei Xuanyi sormaktan kendini alamadı, “Sana elbiselerini çıkarmanı söylediğimde ne düşünüyordun?”
Wu Ruo tekrar kızardı ve beceriksizce yanıtladı, “Hiçbir şey. Şimdi solucanı dışarı atalım. ”
“Seninle seks yapacağımı düşünüyordun, değil mi?” Hei Xuanyi, Wu Ruo’nun bu kadar kolay kaçmasına izin veremezdi.
“Hayır.” Wu Ruo bunu kesinlikle reddetti.
“Böyle düşünmediğinden emin misin?” Hei Xuanyi biraz gülümsedi.
Wu Ruo, çok garip hissetmişti bu yüzden ona sert bir bakış attı, “Bir taç yaprağı banyosu ayarladılar ve banyodan sonra bana parfüm sürdüler. Shiyuan, bana seninle yatacağımı bile söyledi. Bunun için beni suçlayabilir misin? Hei Xin’in fikri olmalı. Shiyuan’a bu gece seninle yatmam gerektiğini söyleyen oydu. ”
Hei Xuanyi’nin dudakları, karşısındaki bedenin utangaç, kızgın ve garip görünmesine bayıldığından dolayı yukarı doğru kıvrıldı.
“Bir daha gülümsersen, seni ezerim.” Wu Ruo, tüm vücudunu Hei Xuanyi’nin üstüne attı. Vücudu o kadar ağırdı ki altındaki adam inledi.
Hei Xuanyi. “…….”
Ah adamım! O gerçekten ağır!
Wu Ruo, Hei Xuanyi kaşlarını çattığında gülümsedi, “Korkuyor musun?”
Hei Xuanyi’nin yüzü çöktü. “Benden uzak dur.”
“Hayır.”
Hei Xuanyi gözlerini kıstı ve beline uzandı.
Wu Ruo, kaynar sudan yanmış gibi hemen ondan uzaklaştı. Ama Hei Xuanyi’nin yorganı kaldırıp kendini içeri sokmak üzere olduğunu görünce kollarını beline sardı, “Özür dilerim, lordum!”
Solucanı kendi bedeninden çıkarmak için hâla ona ihtiyacı olduğu için onu üzmeyi göze alamazdı.
“Niçin?” diye sordu Hei Xuanyi. Kaşları kendiliğinden kalktı.
“Nezaketinizi yanlış değerlendirmemeli, fazla kilo avantajımla sizi ezmeye çalışmamalıydım.”
Hei Xuanyi’nin dudakları yukarı doğru kıvrıldı ve Wu Ruo’nun tavrından memnun kaldı.
Solucanı zorla dışarı çıkardıktan sonra kendi yataklarında uyumaya gittiler ve ertesi sabah Numu’nun gidişini görmek için erken kalktılar.
Wu Ruo,”Usta, zamanım olduğunda sizi ziyaret etmek için büyücü klanına mutlaka geleceğim.”
“Tamam.” Numu, vedalar üzücü olduğundan veda etmekten nefret ediyordu. Bu nedenle konuyu değiştirdi ve Wu Ruo’ya fısıldadı, “Dün gece Xuanyi ile nasıldınız?”
“Hiçbir şey olmadı.” Wu Ruo gözlerini devirdi.
Numu gülümsedi ve omzunu okşadı, “Uşak Hei Xin’in sana yardım etmek istediğini söylemem gerek. Bu yüzden sana biraz yardım ettim. Şimdi gitme zamanım geldi. ”
“Hmm, Usta iyi yolculuklar.”
Wu Ruo, Numu ve arkadaşlarının gözden kaybolana kadar gitmelerini izledi. Sonra Hei Xuanyi ile konağın içine geri döndü.
Hei Xuanyi doğrudan arıtma odasına gitti.
Wu Ruo, Shiyou’ya, “Wu Yanlan bugünlerde Ling Mohan’ı aramak için birini gönderecek. Onu, Wu Yanlan’ın ekibine karıştırmak için elinizden gelenin en iyisini yapın. ” dedi.
“Tamam.” Shiyou gitti ve öğlene kadar geri dönmedi. Sonra Ling Mohan’ı yanında götürdü ve tekrar gözden kayboldu. Ondan sonra tek başına Hei konağına geri döndü.
Ling Mohan ayrıldıktan iki gün sonrası, Mutfak Festivali olan 23 Aralıktı. O gün, her ev, mutfak tanrısına ertesi yıl mutluluk ve güvenlik kutsaması adına yalvarmak için ev yapımı şekerler yerdi.
Ertesi gün, 24 Aralık ise, kuru ve temiz bir yeni yıl geçirmek için insanların alet, kumaş, zemin, tavan, kanalizasyon vb. yerlerde evlerinin her köşesini temizledikleri Tozlanma Günü idi.
Hizmetçiler evi temizlerken Eggie, hemen ardından ortalığı karıştırıyordu.
Yeni temizlenmiş olan bir bahçede kaos yaratmıştı. Sonunda dayanamayan Wu Ruo onu cezalandırdı.
Zaman hızla geçti ve göz açıp kapayıncaya kadar yılbaşı gecesi oldu.
Hei Xuanyi, arıtma odasından her zamankinden daha erken çıktı. Her tarafı kırmızı olan evin etrafında, bir gecede yaşlı büyük ağaçlardan filizlenmiş gibi görünen kırmızı yapraklar, üzerinde asılı kırmızı ipler, koridorlarda ve saçaklarda asılı büyük kırmızı fenerlerin sıralarını gördü. Fenerler sayesinde tüm ev neşeli ve şenliğe uygun görünüyordu.
Koridora doğru yürüdü ve içeri girmeden önce kahkahalar duydu. İstemeden gülümsedi.
Salonda Wu Ruo; Hei Xin, Hei Gan, Shiyuan ve diğer hizmetkarlara kırmızı zarflar dağıtıyordu,
“Shiyuan, Shiyou, Shiyi, bu gece beni beklemenize gerek yok. Dördünüz Yeni Yılı geçirebilir ve diğerleriyle mutfakta harika bir Yeni Yıl yemeği yiyebilirsiniz. ”
“Teşekkürler leydim.” Shiyuan ve diğer üçü heyecanlandı.
Wu Ruo, Hei Xuanyi’yi görünce gülümsedi, “İşte buradasın. Hadi yemeğe başlayalım. ”
Eggie, Wu Ruo’nun kucağına atladı ve ona bakarken sordu. “Baba, kırmızı zarfım nerede?”
“Kırmızı bir zarf ister misin?” Hei Xin onunla dalga geçti, “Gelecekte bir kadınla evlenmek için yeterli paraya sahip ol diye kırmızı zarfını senin için saklayacağım.”
Eggie’nin güzel iri gözleri tamamen merakla doluydu ve sordu, “Baba, eş nedir? Yenilebilir mi? “(Alsmcjkajdjjajs Eggie yine formunda)
“Evet, tabii ki.” Hei Gan gülmemeye çalıştı.
“Hayır.” Hei Xin hemen böldü, “Küçük efendiyi yoldan çıkarma.”
“Hepiniz oturun.” Wu Ruo, Hei Xin ve Hei Gan’ı masaya oturmaya davet etti.
“Teşekkürler leydim.”
Hei Xuanyi, kolundan kırmızı zarflar çıkardı ve dağıttı. Shiyuan ve diğer üçü bile birer tane aldı ve Wu Ruo en büyüğünü aldı.
Wu Ruo, kırmızı zarfı sıkıca tutarak ona teşekkür etti. Hei Xuanyi’nin kırmızı zarfını ilk kez almıştı ve bu çok heyecanlandırmıştı.
Eggie de mutluydu çünkü hayatında aldığı ilk kırmızı zarftı. Paketini açtı, içinde dört gümüş bilezik vardı. Bileziklerin üzerinde çok sayıda minik çanlar oldukça hoş gözüküyordu. “Teşekkürler baba!”
Hei Xin bileklikleri onun için minik bileğine taktı.
Guguk kuşu Cuckoo ise herkesin kırmızı bir zarfı olduğunu gördüğünde protesto etmek için çırpındı.
Hei Xin sordu, “Kırmızı bir zarf da sen ister misin, Cuckoo?”
“Adı Cuckoo mu?” Wu Ruo’nun kafası karışmıştı.
“Eggie ona adını verdi.”
Hei Xuanyi kırmızı bir zarf çıkardı ve Cuckoo’ya verdi.
Cuckoo, kırmızı zarfı heyecanla gagasıyla aldı ve kanadının altına sakladı.
Evin sahibinin emrini beklediler ve yemeğe başladılar.
Eggie heyecanla söyledi, “Tavuk budu istiyorum.”
“İyi.” Hei Xin, onun için bir tavuk budu seçti.
Ve sonra Hei Xuanyi diğer tavuk bacağını aldı ve Wu Ruo’nun kasesine koydu.
“Teşekkür ederim.” Wu Ruo’nun gülümsemesi bu gece hep yüzündeydi. Hâla önceki yaşamında olsaydı, bir gün Hei Xuanyi ile Yeni Yılı geçireceğini asla hayal edemezdi.
Konağın dışında çok kar yağıyordu. Ancak yoğun kar, festivalin mutluluğunu solduramıyordu. Tüm Gaoling Kasabası havai fişekler ve kahkahalarla doluydu.
Wu Ruo, tam anlamıyla kalbinin derinliklerinden mutluydu. Bu nedenle çok içti. Gece yarısından sonra yatak odasına döndüğünde tamamen sarhoştu.
Hei Xuanyi için işlemiş olduğu cüzdanı yastığından çıkarıp ona verdi, “Bu senin için.”
.
.
.
Sonundaaaa