Switch Mode

Comeback of the Abandoned Wife Bölüm 72

Wu Kardeşlerin Sonu

Wu Ruo, sınıftan çıktıktan hemen sonra arabaya bindi. Araba, Hei konağına dönerken aniden durdu.

Arabayı süren Shijiu, Wu Ruo’ya, “Leydim, Wu Da ve Wu Xiao’yu gördüm.” dedi.

Wu Ruo bir an için kim olduklarını hatırlayamadı. Dışarıdan bir ses geldiğini duyana kadar aklı başına geldi, perdeyi açtı ve dışarıya baktı.

Wu Da ve Wu Xiao, dükkan sahibi tarafından bir restorandan atılıyordu.
Dükkan sahibi, restorana geri dönmeye çalışan Wu Xiao’ya karşı bir süpürge tuttu,

“Çekip gidin! Kovuldunuz!”

“Gitmemizi istiyorsan tamam ama bir şartla.” dedi Wu Da öfkeyle, “Bizim on günlük maaşımızı ödemek zorundasın.”

Wu Zhu tarafından yakalanınca, Wu Yu’ ya borçlanmışlardı. Çalışmak için Wu ailesine geri dönmeye cesaretleri yoktu. Bu nedenle, ailelerini desteklemek için dışarıda başka işler bulmak zorunda kaldılar.

“Ücretlerden bahsetmeye nasıl cüret edersin?” Dükkâncı daha da öfkelendi: “Burada çalıştığınız on gündür, bir yığın tabak, kase ve diğer takımları kırdınız. Korkunç garsonlarsınız. Sadece bulaşıkları düşürmekle kalmayıp, aynı zamanda müşterileri de rahatsız ettiniz. Sizden kaybımı telafi etmenizi istemeyecek kadar kibarım. Ama size maaş ödememi isteyeceğinizi beklemiyordum. Yazıklar olsun size!”

Süpürgeyi onlara fırlattı, “Siktirip gidin! Aksi takdirde şerifi arayacağım. Tabak takımımın parasını ödemek zorunda kalacaksınız.”

Para ödeme sözlerini duyunca Wu Da adama tükürdü ve Wu Xiao ile birlikte ayrıldı.

Dükkan sahibi tükürerek bağırdı, “Piç kuruları!”

Kardeşler uzaklaşırken Shiyuan, Wu Ruo’ya fısıldadı, “Son zamanlarda zor zamanlar geçiriyorlar.”

Eşleri Liu Xiaoru ve Chen Xi’er, abilerle evlendikten sonra tüm birikimlerini harcamaya ikna olmuş tatlı ve sevecen eşler gibi davrandılar. Ondan sonra, ara ara ve ardından daha sık, en sonunda her gün kavga etmeye başladılar. Kardeşleri en çok rahatsız eden ev işlerine ek olarak, geçen her günün daha da acılı ve sancılı oluşuydu.

Wu Ruo alay ederek iç geçirdi.

Wu Da ve Wu Xiao, 12-13 yaşından beri ona hizmet etmişlerdi. Ruo onları onurlandırmak için onlara Wu soyadı verilmesini sağlamıştı. Wu Ruo’yu beklemek dışında, emek harcanacak işleri yapmak zorunda bile değildiler. Diğer hizmetçiler onlar için çamaşır yıkamıştı. Onları parmakla göstermeyecek kimse yoktu. Temelde on yıldan fazla bir süre bir efendi gibi yaşadılar. Bir restoranda masalarda beklemeye ve müşteriler tarafından bok gibi muamele görmeye nasıl tahammül edebilirlerdi!

“Leydim, onları takip edelim mi?”

Wu Ruo hafifçe söyledi, “Gerek yok. Güzel hayatları çoktan sona erdi.”

Shiyuan arabayı çalıştırdı ve gittiler.
Wu kardeşler o kadar sinirliydiler ki Wu Ruo, Siyuan ve diğer insanların onlara baktıklarını bile fark etmediler.

Eve dönerken yaşlı bir kadın yanlarına geldi ve “Karılarınız haddini aştı.” diye söylendi, “Bu sabah onlara ağabeyinin nişan hediyelerine ve kız kardeşinin çeyizine ihtiyacım olduğunu söyledim. Bana paralarının olmadığını söylediler. Aylık harçlığıma ihtiyacım var dedim, para yok dediler. Ben onların gözünde hala kayınvalide miyim?”

Wu Da ve Wu Xiao daha da öfkeliydi çünkü sadece işlerini kaybetmekle kalmadılar, aynı zamanda anneleri de bu tür bir tavırla onlardan para istiyordu.

Müstakbel kayınpederlerini etkilemek için birikimlerinin çoğunu düğüne, karıları için nişan hediyelerine, kalanını da düğün töreni ve mücevherler de dahil olmak üzere harcamışlardı. Şimdi ellerinde pek bir şey kalmamıştı.

Planlarında, Wu ailesi için çalışmaya döndükten sonra daha fazla para kazanmak vardı. Ancak Wu Zhu, daha sonra intikam için onları dövenlerin Wu Yu tarafından rüşvet aldıklarını öğrenmişti. Wu Yu’nun parasını kabul ettiklerine pişman olmuşlardı. Bunu yapmasalardı, hala Wu ailesi için çalışıyor ve şimdi rahat bir hayat yaşıyor olacaklardı. Wu Ruo için çalıştığı günleri kaçırmışlardı. Hei konağına bile giremiyorlardı. Ayrıca Wu Ruo’nun kilo verdiği ve yardımcıya hiç ihtiyacı olmadığı söyleniyordu.

“Beni dinliyor musun dinlemiyor musun?” Yaşlı kadın hiç durmadı, “Kardeşinizin nişan hediyelerinin ve kız kardeşinizin çeyizinin her bir kuruşunu gelecek aya kadar bana vermek zorundasınız. Sözlerimi not etseniz iyi olur. Şimdi harçlığımı verin. Yemek için paraya ihtiyacım var.”

Onun tavrı, kardeşleri bir sonraki tahammül raddelerine kadar rahatsız etti. Para kazanmanın bu kadar kolay olduğunu mu sanıyordu bu kadın?

“Bir şey daha. Birkaç aydır evlisiniz. Neden eşlerinizden hiçbiri henüz hamile kalmadı? Vücutlarında herhangi bir sorun mu var? Varsa doktora gidin. Bir sorunları varsa, en kısa zamanda bir cariye bulsanız iyi olur. Ve onları evcilleştirmelisiniz, yoksa kafamın üzerine bile tırmanabilirler. Bana para verin. Acele edin!”

Yaşlı kadın onlara uzandı.
Wu Da sonunda öfkesini tutamadı ve kükredi, “Paradan başka umursadığın başka bir şey var mı?”

Kadın onun öfkesi karşısında şok oldu ama sonra bağırdı, “Tüm hayatımı sizi büyütmek için harcadım. Şimdi sadece biraz gümüş istiyorum. Bu zaten sizin için bir sorun mu? Size hiç kötü davrandım mı? Şimdi bana bağırıyorsun çünkü aile yardımı istiyorum. Karını kendi annene tercih ediyorsun. Aferin sana! İkinizin de en başından beri nazik olmadığını biliyordum. Bana para vermemenizi söylediler, değil mi? Biliyordum! Kalbiniz zaten o cadılar tarafından tutulmuş durumda.”

“Yeter!” Wu Xiao bağırdı, sonra arkasını döndü ve gitti. Wu Da da öyle.

Yaşlı kadın, iki oğlu da onu dinlemediği için yere oturdu ve bağırdı, “İyi. Ölmemi istiyorsunuz, öleceğim. Sizi boşuna büyüttüm. Siz iki nankör kıran kurdu…”

Yoldan geçenler ve komşular durup etrafına toplandı. Wu kardeşler çok utandılar, bu yüzden oradan çıkmak için adımlarını hızlandırdılar. Nihayet evlerine girdiklerinde, daha nefes bile
almadan bir yardım çığlığı duydular:

“Yardım edin! Yardım! Koşun!”

Chen Xi’er’in sesiydi. Kardeşler odaya koştular ve Chen Xi’er’in kıyafetleri yırtılmış halde ve Chen Xi’er’in hemen tepesinde bir adam durduğunu gördüler. Kadının solgun boynu mğstehcen şekilde ortaya çıkmıştı.

Kardeşler öfkelendi ve adama yumruk attı. Chen Xi’er bu fırsatı değerlendirip giyinmek için kapıya koştu.
Dışarıdan yeni gelen Liu Xiaoru sordu, “Neler oluyor? Ne oldu?”

“Kavgayı bırakın! Durun! Bu bir hata. Wu Da, Wu Xiao! Benim. Ben Wang Ting’im.” Adam elleriyle başını tutarken yalvardı, “Bana yumruk atmayı kesin!”

“Wang Ting?” Wu Xiao durdu ve onun kuzeni Wang Ting olduğunu anladı.

Sonra ona daha sert bir yumruk attı, “Karıma nasıl dokunmaya cüret edersin! Seni öldüreceğim.”

“Gerçekten yanılıyorsun.”

Wang Ting’in Chen Xi’er’den hoşlandığı zaten doğruydu ama o kuzeninin karısı olduğu için harekete geçmeye cesaret edememişti. Fakat bugün yanından geçtiğinde Chen Xi’er, onu içeri davet etmiş ve yatağa atmıştı.
Sonunda onun cazibesine karşı koyamamış, kendini onun üzerine atmıştı. Ama o daha bir şey yapmadan Wu kardeşler geri dönmüştü. Chen Xi’er onu sıkıca tutup yardım için bağırdığında paniklemiş ve kalkmak istemişti. Sonra Wu kardeşler o sahneyi gördüler.

“Onu yatağa çiviliyordun! Nasıl hata yapabilirim ki?” Wu Xiao ona birkaç tekme daha attı.

Wu Da durdu ve kapıda duran Chen Xi’er’e baktı. Wu Da da birkaç sert tekme ekleyerek son öfkesini Wang Ting’e verdi.

Liu Xiaoru ve Chen Xi’er göz göze geldiler ve bağırdılar, “Durun! Yapmayın!”

Wu kardeşler, Wang Ting yerde hareketsiz yatana kadar Wang Ting’e kaç yumruk ya da tekme attıklarını saymadılar.

“Şimdi bayılıyormuş gibi yaptığın için gitmene izin vereceğimi mi sandın?”

Wu Xiao bir tekme daha attı.
Wang Ting hareketsiz kaldı.

“Uyan.” Wu Da onu tekrar tekmeledi.

Bir kası bile hareket etmedi. Kardeşler panikledi. Yoksa öldü mü?

Wu Da, Wang Ting’in nefesini burnunun altında hissetmek için eğilecek kadar cesurdu. Tek nefes bile yoktu! O kadar şok oldu ki geriye sıçradı,

“O… o öldü.”

“Ne ne?” Wu Xiao’nun yüzü solgunlaştı,

“Emin misin?”

Hemen eğilip Wang Ting’in nefesini kontrol etti. En sonunda nefes almadığı kanıtlandı.

Wu Xiao’nun bacakları aniden gücünü kaybetti ve yere yığıldı.

Liu Xiaoru ve Chen Xi’er başka bir göz teması kurdular ve korku içinde ağladılar, “Biri öldü. Burada biri öldü.”

Wu kardeşlerin aklı başına geldi ve kükrediler, “Kapayın çeneninizi! Kocanızın bir adamı öldürdüğünü dünyaya duyurmak ister misiniz?”
Liu Xiaoru ve Chen Xi’er hızla odadan çıktılar.

“Geri dönün!”

Wu kardeşler, eşlerinin olanları anlatabileceğinden endişe ettikleri için onları kovaladılar. Ama çok geçmeden kılıç taşıyan bir grup subay üzerlerine akın etti,

“Kim öldü? Kim?!”

Wu kardeşler şok oldular ve memurların neden bu kadar çabuk geldikleri konusunda kafaları karıştı.
O kadar korkmuşlardı ki bacakları titriyordu. Hayatlarında ilk kez bu durumda oldukları için zihinleri bomboştu.

Liu Xiaoru ve Chen Xi’er korkmuş gibi davranarak köşede saklanıyorlardı.
Önde gelen memur, eve girmeden önce panik içinde koşan Wu Da ve Wu Xiao’ya baktı ve Wang Ting’in yerde yattığını gördü. Nefesini hissetmek için ilerledi ve çoktan ölmüş olduğunu gördü.

Dışarı çıktı ve Wu Da ve Wu Xiao’nun tutuklanmasını ve Liu Xiaoru ve Chen Xi’er’i sorgulanmak üzere mahkemeye geri götürmesini emretti.
Mahkemede, hem Liu Xiaoru hem de Chen Xi’er, Wu Da ve Wu Xiao’nun Wang Ting’i öldürdüğüne dair ifade verdi.
Reddedilemez kanıtlarla, Wu Da ve Wu Xiao’nun bunu inkar etme şansları yoktu.
Sonunda ölüme mahkum edildiler ve infazın sonbahardan sonra gerçekleştirilmesi karar kılındı. Bunu duyan Wu kardeşler anında bayıldılar.

Çok geçmeden haber Wu Ruo’nun kulağına ulaştı.

.

.

.

Hazin son

Yorum

5 2 Oylar
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
0
Düşüncelerinizi duymak isterim, lütfen yorum yapın🫶x

Ayarlar

Karanlık Modda Çalışmaz
Sıfırla