Wu ailesini sefil ve kasvetli bir atmosfer sararken, herkes Hei Malikanesi’nde mutlu vakit geçiriyordu. Wu Bufang büyük bir üzüntü içindeydi. Babasıyla sıfırdan kurduğu tüm aileyi nasıl bölebilirdi? Bunu yapsaydı, tüm aile bir daha bir araya gelemeyecekti. Artık Gaoling kasabasında Wu ailesi olmayacaktı.
Bu nedenle, aileyi bölmeyi kabul etmeyecekti.
Kıdemli Rong ve Kıdemli Xian, başlangıçta aileyi parçalamayı kabul etmediler. Ama Batı Avlu her gün üzücü kaderleri için ağlamaya geldi ya da Doğu Avlu ile Kuzey Avlu’nun kavga ettiğini duyar oldular. Ya da Güney Avlu, Wu Bufang’a büyücüyü şifa için davet etmesini sormak için gelirdi.
Bazen öyle şeyler oluyordu ki!
Bir gün, Güney Avlu ve Batı Avlu aynı anda Wu Bufang’ı görmeye geldi. Birbirlerini gördüklerinde büyük bir kavga ettiler ve Wu Bufang’ın önünde büyük bir kargaşa çıkardılar.
Sadece beş gün içinde, Wu Bufang ın saçları çoktan ağarmıştı.
Kıdemli Rong ve Kıdemli Xian’ın, Wu Bufang’a ailelerin taşınmasına ve bir süre ayrı yaşamalarına izin vermesini önermekten başka seçeneği yoktu. Ama bu sadece geçiciydi. Her şey yoluna girdikten bir yıl sonra, geri dönmelerine ve tekrar birlikte yaşamalarına izin verebilirdi.
Karısı Yao Shuyuan, çocuklarının her gün kavga etmesinden dolayı üzgündü. Wu Bufang’ı ikna etmek için Kıdemli Rong’un kararına katıldı,
“Bunca yıldır evliyiz, tam olarak ne düşündüğünü bilmiyorum ama bir tahminim var. Wu ailesinin senin için her şey demek olduğunu biliyorum. Sıfırdan bu kadar büyümesini sağladın ve daha büyük ve daha güçlü olmasını istiyorsun! Hatta İmparatorluk başkentindeki’deki Wu Klanından daha güçlü olmasını diliyorsun. Ama şimdi neyle uğraştığımızı anlamamız gerekiyor. Bu konuda bir şey yapmazsak, Wu ailesi paramparça olmaya mahkum olabilir ve sen çok pişman olursun.”
Wu Bufang çaresiz görünüyordu ama yine de yumruklarını tutarak kendi düşüncesinde ısrar etti.
Yao Shuyuan devam etti, “Gördüğün gibi, son altı ayda çok fazla şey oldu. Bir darbe daha bizi mahvedebilir. Aileyi parçalamak zorunda değiliz. Tek yapmamız gereken onları dışarı çıkarmak. Bir yıldan sonra güvende olduğumuzda geri dönebilirler ve sonrasında birlikte yaşayabiliriz.”
Wu Bufang içini çekti.
“Ne demek istediğini biliyorum. Fakat taşınsak bile kıyametten kurtulamayacağımızdan endişeleniyorum. Benim gözetimim olmadan, dört avlunun daha ciddi sorunları olacaktır.”
Yao Shuyuan kaşlarını çattı.
“Eğer taşınırlarsa, kehanetin tesiri de azalabilir. Hükümlerine mahkum olmayacağız. Bazılarımız eninde sonunda nesiller boyu hayatta kalacak.”
Wu Bufang’ın kalbi, nesiller boyu geçmeme olasılığından bahsederken karardı, “Biraz temiz havaya ihtiyacım var.”
Ama Bujin Yard’dan ayrıldıktan sonra nereye gideceğini bilmiyordu. Orta avluda gezintiye çıktı.
Gezinirken, Doğu Avlusudan yüksek bir ses geldi.
Wu Bufang baktı ve bir grup insanı daha fazla sorun için Kuzey Avluya doğru yürümeye yönlendiren Wu Qiansu’yu gördü.
Onlara doğru yürüdü ama çabucak durup içini çekti. Bu sefer onları durdursa bile, sonsuza kadar durdurabilir miydi?
Wu Bufang onları görmezden gelmeye karar verdi. Kapıdan çıkıp beyaz örtü, beyaz fenerler ve beyaz çiçekler gibi cenaze süsleriyle dolu bir avluya girmek için acele etti. Gardiyanlar ve hizmetçilerin hepsi yas giysileri içindeydi. Hiçbiri konuşmuyordu. Hava bile kararmıştı. Tek gürültü zaman zaman gelen iniltilerdi.
Batı Avlu’da olduğunu ancak o zaman anladı.
Wu Bufang’ın ölüleri ziyaret etme dürtüsü vardı ama bir kıdemlinin bir küçüğün cenazesini ziyaret etmesinin bir tabu olduğunu hatırladı. Ayrıca, Batı Avludaki çocuklarıyla karşılaşmak konusunda rahat olduğundan emin değildi. Böylece Batı Avlu’yu terk etmek için üzüntüyle sarsıldı ve Güney Avlu’ya gitti.
Güney Avlu bu şiddetli kavgalar yüzünden fena halde harap olmuştu. Bazı yerler onarılmış olsa da, üzerleri kalitesiz bir çamur tabakasıyla kaplanmıştı. Yağmurlu günlerde yine mahvolacaktı. İyi tarafından bakıldığında, ruh hali Batı Avlusu’ndan daha yüksekti. En azından dışarıdan uyumlu görünüyorlardı. Ustalar kavga aramadan ya da ağlamadan evlerinde oturuyorlardı. Burası şaşırtıcı derecede sakindi.
“Baba, gel ve beni yakala.”
Bir çocuğun sesi Wu Bufang’ın dikkatini çekti.
Burada bir çocuğun sesini duyduğuna şaşırdı.
Wu Bufang sesi takip etti ve Shuqing Yard’a geldi. Wu Ruo’nun gözleri bağlıydı ve geçen gün büyük canavarı kovalayan çocukla yakalama oyunu oynuyordu.
Wu Ruo gülümseyerek konuştu, “Seni yakaladığımda, bize söylemeden dışarı çıktığın için ceza olarak şaplak atacağım.”
Çocuk Wu Ruo’nun hamlelerinden kurtuldu. “Yakalayamazsın. Beni yakalayamazsın.”
Wu Bufang gülümsemeden edemedi.
Wu Ruo gözleri bağlı olduğu için göremiyordu. Birden birine dokundu.
“Kim o?”
“…..”
Wu Bufang orada durup Wu Ruo’nun yüzüne dokunmasına izin verdi.
Wu Ruo kaşlarını çattı, “Baba?”
“Hayır.”
Eggie kıkırdadı.”Baba, eğer doğru tahmin edersen, bana şaplak atabilirsin.”
“Anlaştık.”
Eggie adamın kıyafetine dokundu,
“Babam bugün cübbe giymiyordu. Yani babam değilsin. Sen kimsin?”
Avludaki hizmetçilerin karşılayamayacağı pahalılıkta çok güzel bir elbiseydi. Belki de amcalarından biridir?
Uzaktan izleyen Hei Xuanyi, Wu Ruo başka bir adama dokunurken gözlerini kıstı ve onlara doğru yürüdü. Wu Bufang’ın hareketiyle kafası karışırken, Hei Xuanyi, kendisine dokunabilmesi için elini Wu Ruo’ya kaldırdı.
Wu Ruo onun eline dokunur dokunmaz, “Bu Xuanyi.” diye onayladı.
(Hemen de tanıyor🫠)
Hei Xuanyi’nin dudakları yukarı kıvrıldı ve onu kollarına çekti.
Wu Ruo burnunu çekti, “Onun gibi kokuyorsun. Sen kesinlikle Xuanyi’sin.”
Hei Xuanyi’nin kollarına yerleşti ve onu okşadı, “Eğer haklıysam bana kılıç becerilerini öğretecek misin?”
Wu Bufang şaşırmıştı çünkü her zaman Wu Ruo’nun evlilik düzenlemesinden hoşlanmadığına dair bir izlenimi vardı. Ama şimdi aşık oldukları ortaya çıkmıştı.
Hei Xuanyi, Wu Ruo’nun gözlerini kapatan kumaşı çıkardı.
Wu Ruo gülümsedi, “Haklıyım.”
Sonra daha önce dokunduğu cübbenin Hei Xuanyi’nin giydiğinden farklı hissettirdiğini hatırladı. Baktı ve Wu Bufang’ı gördü.
“Büyük dede sen?”
Wu Bufang başını salladı ve “Annen baban evde mi?” diye sordu.
“Evet.”
Wu Qianqing ve Guan Tong, Wu Bufang’ın sesini duyar duymaz salondan çıktılar,
“Dede, seni buraya getiren nedir?”
Wu Bufang gülümsedi, “Hiçbir şey değil. Ben sadece uğradım.”
Wu Qianqing onu davet etti. “İçeri gel.”
“Öğle yemeği zamanı. Lütfen öğle yemeği için burada kalın.” dedi Guan Tong.
Wu Bufang reddetmek üzereydi ama sonunda, evine geri dönerse Güney Avlu’nun cezalandırmasını isteyen Batı Avlu’yla uzlaşması gerekebileceğini hatırlayınca kalmayı kabul etti.
Güney Avluyu daha çok sevdiği için cezalandırmamıştı. Aslında, canavarı serbest bıraktığı için Wu Qianjing’e kızgındı. Aileleri bu yüzden ölmüştü.
Ama Batı Avlu, Güney Avlu’yu cezalandırsa bile işin peşini bırakmazdı. Güney Avlu’dan o kadar nefret ediyorlardı ki, Güney Avlu’daki herkesin ölmesini istedikleri açıktı.
Güney Avluyu onların istedikleri gibi cezalandırırsa, Güney Avlu yaralanırdı. O zaman içinde, Güney Avlu hala zayıfken, Batı avlununn hepsini öldürme şansı olurdu. Bu görmek istediği son şeydi.
Shuqing Yard’dakiler uyumluydu. Aile sohbetin tadını çıkarırken yüzleri gülüyordu. Wu Bufang hiç ayrılmak istemedi ama çok uzun süre kalamazdı. Öğle yemeğinden sonra ayrıldı ve evi Bujin Yard’a geri döndü. En çok sevdiği yer olan çatı katına tırmandı.
Son zamanlarda çok fazla şey olduğu için uzun zamandır buraya gelmemişti.
En üst katta durup Wu malikanesinin geniş topraklarına bakan Wu Bufang’ın içinde karmaşık bir his vardı. Herkesi aynı yerde kalmaya zorlamak konusunda ısrar ederse, Wu ailesi birer birer ölebilir ve sonunda yok olabilirdi. Karısının önerdiği gibi taşınırlarsa, kıyamet kopabilirdi. Belki iyi ihtimalle zor olan bu yılı atlatabilirlerdi.
Wu Bufang tavan arasında çok düşündü ve gece yarısı aşağı indi.
…..
Ertesi sabah, herkesi Bujin Yard’a çağırdı.
Dört avlu birleştiğinde neredeyse kavga edeceklerdi. Onlar bir aile gibi değildi. Daha çok yüzyıllardır birbirinden nefret eden düşmanlara benziyorlardı.
Çocukları birbirine hakaret ederken Wu Bufang’ın gözleri kırmızıya döndü. Yao Shuyuan yaklaştı ve onu rahatlatmak için sırtını sıvazladı.
Daha önce karar vermemişse bile, önünde olup bitenler göz önüne alındığında yüksek sesle ve ciddi bir şekilde “Kış Bayramı’nda tanrıya sorduğumda, üç tütsü çubuğunun kırıldığını hatırlıyor musunuz?” dedi.
Bunu söylemesine herkes şaşırmıştı.
“Şimdi size nedenini söylüyorum. Wu ailesinin bir felaket yaşayacağının bir işaretiydi. Devlet Ustasına yardım etmesi için yazdım. Kendisi bir yıllığına evi terk etmenizi önerdi. Bu bittiğinde, buraya geri dönebilirsiniz. Şimdi gidip kalacak bir yer bulmalı ve beş gün içinde buradan ayrılmalısınız.”
Herkes şok oldu.
Bu konuda tartışmaya başladılar ama hiç kimse Wu Bufang’ın kararından şüphe duymamıştı. Çünkü hepsi aile birliğinin Wu Bufang için çok şey ifade ettiğini biliyorlardı. Gerçekten önemli bir şey olmasaydı, böyle bir karar vermezdi.
Sonsuza kadar kalmak istedikleri evlerini terk etmekten korkmuş ve isteksizlerdi. Ayrıca, taşınmak çok büyük bir külfetti.
Birisi sordu, “Peki ya okul?”
“Okul şimdilik kapatılacak ve geri döndüğünüzde yeniden açılacak. Sizler okul yokken çocuklarınıza ders verebilirsiniz. Şimdi gidip kalacak bir yer bulun.” dedi Wu Bufang.
Herkes diğerlerinden daha geç kalırsa güzel bir yer bulamayacaklarından endişeliydi. Hemen ardından kaçarcasına ayrıldılar. Geriye sadece Güney Avlu kaldı.
“Büyükbaba, büyülenmiş solucan sorunu henüz çözülmedi.” dedi Wu Qianbin.
“Büyücü yarın burada olabilir. O burada olduğunda, ondan sizi iyileştirmesini isteyeceğim. Şimdi gidip kalacak bir yer bulmalısınız.”
Güney Avlu ancak o zaman ayrıldı. Güney Avluya döndüklerinde, Wu Xuanran bir ev bulması için hizmetçileri gönderdi ve herkesi avlusuna çağırdı. Bu sırada gelmeleri için Wu Qianqing ile hiç konuşmadı.
Wu Qianqing acı hissetti ve böylece Guan Tong ve Wu Xi ile Shuqing Avlusuna geri döndü.
“Baba, dedem bizimle yaşamak istemiyor. Bizi Wu ailesinin bir üyesi olarak kararlarına dahil etmiyorlar.” dedi Wu Xi.
Wu Qianqing içini çekti, “O halde onlarla yaşamayacağız.”
Guan Tong onu teselli etti, “Hem birlikte yaşamamız, daha fazla sorun çıkarır.”
Sonunda ailenin geri kalanıyla ayrı yaşayabilirlerdi. Bu konuda mutluydu.
Wu Qianqing başını salladı.
Okula gitmek için gelen Wu Ruo merak etti. “Anne, baba, Xi, neden burada duruyorsunuz?”
Wu Xi ona her şeyi anlatmak için sabırsızlanıyordu, Wu Bufang ın onlardan taşınmalarını istemek için onları topladığını ve Wu Xuanran ın kendilerini nasıl dışladığını anlattı.
Wu Ruo’nun gülümsemesi giderek büyüdü ama sonunda kendini aşırı heyecanlanmaktan alıkoydu.
“Gerçekten mi? Taşınmanız harika. Xuanyi, Hei Malikanesi’nin yanında büyük bir ev satın aldı. Oraya taşınabilirsiniz.”
Wu Qianqing, Wu Ruo’nun kocaman gülümsemesine şaşırdı. Wu Xi ona her şeyi anlattıktan sonra bile oğlunun neden bu kadar heyecanlandığını merak etti.
.
.
.