Switch Mode

Comeback of the Abandoned Wife Bölüm 99

Doğum Günü Ziyafeti 2

Wu Qianqing adama kibarca cevap verdi, “Evet. Ekselanslarının doğum günü ziyafetine ilk kez katılıyoruz. Umarım bilmediğimiz bir şey varsa anlatırsınız.”

“Biliyordum.” Adam gururlu bir şekilde konuştu, “Birçok kez gelmiş bu kişinin, size bilmeniz gerekebilecek şeyleri söylemesine izin verin. Ekselansları Bereket Tanrısı’nı çağırmak için rünün içinde büyülüyordu, Tanrı’yı başarıyla çağırdıktan sonra, onun için içtenlikle kutsamaları için dua etmeliyiz. Lütuf Tanrısı bizim duamızdan etkilenirse, kutsamasını doğum günü kişisine verir. Onun nimeti her seferinde değişir. Daha uzun bir yaşam, daha güçlü bir güç ya da şimdiki gibi daha genç bir görünüm olabilir. Her dua başarılı olmaz.”

Adam etrafına bakındı ve sesini alçalttı, “On duadan birinin başarılı olması yeterince iyi. Yoksa bu kadar mutlu olmazdık.”

“Bilgi için teşekkürler, kıdemli.” diyerek Wu Qianqing teşekkür etti.

Adam Wu Qianqing’in kibar konuşmasıyla gurur duydu.

O anda, tatlı pembe elbiseli bir kız, Wu Chenzi’ye doğru platforma çıktı. O ilerlerken altın saç tokası parlıyordu.

Wu Chenzi elini kızın eline koydu ve kalabalığın onlara iyi bakabilmesi için yüzünü kalabalığa çevirdi. Kız porselen teni, ince sivri kaşları, bir çift seksi bakan gözü, sevimli ve güzel burnu, pembe yanakları ve pembe dudaklarıyla çok güzeldi. Açıkça kendinden emin ve gururluydu, sanki herkes onun gözünde cüceymiş gibi. Dünyadaki hiç kimse onun dikkatini çekmeye değmezmiş gibi…

Wu Ruo’nun kalbi sıkıştı.

Bu kız Wu Chenzi’nin en sevdiği torunu Wu Weixue’ydi.

Kız, kalabalığın içinde Hei Xuanyi’ye gözlerini dikti ve hatta Wu Ruo’ya meydan okuyan bir bakış gönderdi.

Birkaç gün önce Wu Ruo’nun hayalet katliamında ölmediğini ve daha da kötüsü, ondan daha güzel olan caddedeki kişinin o olduğunu öğrenmişti. Onu öldürebilmeyi dilemiş ama sonunda kendini kontrol etmeyi başarmıştı.

Bu yüzden Wu Qianqing’e ve ailesine doğum günü ziyafetine katılmaları için bir davetiye gönderdi. Aksi takdirde, Wu Qianqing ziyafete davet edilmeye dahi hak kazanamazdı.

Bunu düşünen Wu Weixue’nin gözleri sertti. İstediği adamı elinden alan adamdan kurtulması gerekiyordu.

Gözlerini Hei Xuanyi’ye çevirdi. Onun muhteşem yüzüne çok takıntılıydı. Özellikle bugün Hei Xuanyi için çok hoş giyinmişti. Bugün giydiği elbise, ancak saraya giderken giyeceği bir elbiseydi. Ama bugün Hei Xuanyi’yi etkilemek istiyordu. Hei Xuanyi’nin ona hiç bakmaması çok kötüydü. Bütün dikkati yanındaki adama çevrilmişti. Bu Wu Weixue’yi o kadar sinirlendirdi ki, büyükbabasından Wu Ruo’yu hemen oracıkta öldürmesini isteyebilmeyi diledi.

Wu Ruo homurdandı. Hei Xuanyi’ye aşık olduğu gözlerinden belliydi.

Yanındaki adama bir bakış fırlattı ve “Başımın belasısın!” diye homurdandı.

“…..”

Hei Xuanyi’nin kafası karışmıştı. Onu üzecek ne yapmıştı?

Wu Chenzi kalabalığı kovdu ve onlara tapınağın etrafında bir yürüyüş yapmalarını söyledi. Bazıları kuleye çıktı, bazıları tanrılara ibadet etmek için ön bahçeye gitti ve diğerleri yürüyüşe çıktı.

Wu Ruo ve Hei Xuanyi, tanrılara tapınmak için ön bahçeye gittiler. Sonra oldukları yerde kalmaya karar verdiler.

Guan Tong, ibadetini bitirdikten sonra, uzaktaki genç bir adamı işaret ederek, “Qianqing, bu Wu Yu mu?” diye sordu.

Wu Ruo ve Wu Qianqing onlara baktı. Wu Yu başkalarıyla eğlenceli vakit geçiriyordu.

Wu Qianqing kaşlarını çattı, “İmparatorluk Şehrindeki o genç adamlarla ancak Gaoling kasabasından ayrıldıktan birkaç ay sonra iyi geçinmeye başlayabilir.”

Bunun iyi bir şey olduğunu düşünmüyordu.

Wu Ruo gözlerini kıstı. Tıpkı son hayatta olduğu gibi, Wu Yu’nun abisinin kaybolmasıyla bir ilgisi olmalıydı. Hei Xuanyi ile konuşması gerekiyordu. Ona Wu Yu nun nereye gideceğine göz kulak olmasını söyledi.

Wu Xi homurdandı,”Wu Yu’nun nasıl biri olduğunu henüz bilmiyorlar. Eğer bilseler, bahse girerim onunla bir dakika bile geçirmeyeceklerdir.”

Wu Ruo düşünceli bir şekilde izledi.

İmparatorluk Şehrindeki Wu ailesi, kasabadakilerden çok daha zalim ve daha zekiydi. Wu Yu’da istedikleri bir şey olmasaydı Wu Yu ile takılırlar mıydı?

Wu Yu izlendiğini hissetti. Etrafına bakındı ve Wu Ruo’yu gördü. Onları görünce şaşırdı ama bir merhaba demek için yanına gelmedi. Bunun yerine arkasına döndü ve o genç adamlarla gülmeye devam etti.

Wu Xi somurttu, “Ailesi öldü. Nasıl bu kadar kocaman gülümseyebiliyor?”

Wu Qianqing onu durması için uyardı, “Xi!”

Wu Xi yüzünü buruşturdu.

Hei Xuanyi, adamın ayrıldığını görünce, “Hadi gidelim!” dedi.

Wu Ruo başını salladı ve Hei Xuanyi ile tapınaktan ayrıldı.

Kalabalıktan oldukça uzaklaştıklarında Wu Ruo fısıldadı, “Hei Xuanyi, biz kutsama için dua ettiğimizde Devlet Ustasının vücudundan geçen altın ışını gördün mü?”

Hei Xuanyi düşmesini önlemek için elini tuttu, “Hayır, görmedim.”

Garipti. Neden görmemişti? Yoksa sadece Wu ailesi tarafından mı görülüyordu? Belki daha sonra gidip Wu Xi’ye de sorardı.

Wu Ruo konuşmadığı için Hei Xuanyi sordu, “Sen gördün mü?”

Wu Ruo başını salladı, “Ama belki yanılmışımdır.”

Hei Xuanyi kaşlarını çattı ve tek kelime etmedi.

…..

Tepeden aşağı indiler ve doğrudan Wu malikanesine geri döndüler. Arabadan inip eve girmeden önce Wu Chenzi’nin mekana geri gelmesini beklediler. Wu Chenzi’yi eve davet etmek için iki tarafta sıraya girdiler. Bir imparatora yapılan kadar görkemli bir ritüeldi.

Wu Weixue’nin yardım ettiği Wu Chenzi, arabadan indi ve sıraların ortasına yürüdü.

Güneş ışığı sayesinde gölgeleri sağ tarafta bekleyen ailelere ulaşacak kadar uzundu…

Wu Ruo’ya Wu Chenzi’nin gölgesi dokunduğu anda, sanki bir güç doğrudan vücuduna emildi. Sonunda kendi haline geldiğinde vücudunda yabancı bir gücün varlığını hissedebiliyordu.

Nedenini anlayamadı. Panikledi ve şok oldu. İçgüdüleri ona saldırıya uğradığını söyledi. Ama vücudunda bir sorun yoktu. Bunun yerine, bu yeni güç onu çok rahat hissettiriyordu.

Aynı anda, Wu Chenzi nin bacağı uyuştu ve Wu Ruo’nun yanından geçerken biraz yalpaladı. Ona sol elinde asası, sağında yardım eden Wu Weixue olmasaydı, muhtemelen yere düşerdi.

Kalabalık Wu Chenzi’ye şaşkın şaşkın baktı.

Wu Weixue fısıldadı, “Büyükbaba, iyi misin?”

Wu Chenzi pek iyi görünmüyordu. Kalabalığa keskin gözlerle taradı, başını salladı ve hızla eve girdi. Çabucak Wu ailesinin şefini ve beş kıdemliyi salonda bir toplantı için çağırdı.

Şef ve kıdemliler geldiklerinde Wu Chenzi’nin endişeli bakışıyla kafaları karıştı.

“Ekselansları, bugün doğum gününüz. Günün tadını çıkarmalısınız. Bu özel günde neden toplantı yapıyorsunuz? Ciddi bir şey mi var?”

Wu Chenzi sordu, “Az önce biraz sallandığımı fark ettiniz mi?”

Herkes başını yana salladı.

Wu Chenzi ağır ağır söyledi. “Biri az önce manevi gücümü aldı.”
(Anaa)

Az önce olanları anlattı, bu da şefi ve kıdemlileri şoke etti.

“Ne kadar güç kaybettiniz?”

“Sağlığınızı etkiler mi?”

“İblislerden biri olabilir mi?”

Wu Chenzi kaşlarını çattı, “Tüm bildiğim, gücümün birilerinin emdiği. Çok değil ama bir kısımını. İblis ırkından biri olabilir. Durum böyleyse, korkunç olur. Beni uyarmadan gücümü elimden alabiliyorsa, benden çok daha güçlü olmalı.”

“Ama siz zaten dokuzuncu seviyedesiniz. Sizden daha yüksek birinin olabileceğini düşünüyor musunuz? Cevabınız evet ise, bu hiç karşılaşmadığımız anlamına mı geliyor?” derken Şef endişeliydi.

“Bu sadece benimle ilgili. Bu kişi alet veya silah kullanmış olabilir. Her neyse, güvenliğimizi sağlamalıyız. Kazaya izin verilemez.”

Büyükler kabul etti, “İmparator ve kraliçe bu gece gelecekler. Güvenliği kesinlikle sağlayacağız.”

Wu Chenzi onları kovmak için elini salladı. Hala üzgün hissediyordu. Bu ona Wu Bufang’ın bir keresinde söylediği uğursuz kehaneti hatırlattı.

Kehanetin söylediği gibi, Gaoling kasabasındaki Wu ailesinin çoğu ölmüştü. Belki de şimdi İmparatorluk Şehrindeki Wu ailesinin sırasıydı?

Olasılığı düşününce Wu Chenzi, geleceği okumak için Sekiz Diyagram Kehanet Plakasını çıkardı. Ancak birkaç denemeden sonra bir sonuca varamadı. Bu da endişesini arttırdı.

Wu Ruo da endişeliydi. Vücudunda fazladan bir güç varken, bunun kendisi için iyi mi yoksa kötü mü olduğundan emin değildi.

Kalabalık dağılırken, Hei Xuanyi’yi yakınlarda kimsenin olmadığı bir köşeye sürükledi ve ona az önce başına gelenleri anlattı.

Hei Xuanyi vücudunu inceledi ve garip bir şey bulamadı, “Vücudun gücü reddediyor mu?”

Wu Ruo başını yana salladı, “Hiç de değil. Kendi gücümle karışıyor.”

Hei Xuanyi kaşlarını çattı.

O anda Wu Qianqing geldi ve fısıldadı, “Ruo, Xuanyi, tapınaktan çıktığımızdan beri özel olarak fısıldaşıyorsunuz. Abin Zhu hakkında bir haber mi var? Benden saklamaya mı çalışıyorsun?”

Gözleriyle takip etmek istememişti ama gizlice konuşuyorlardı. Ve Wu Ruo’nun tavırlarından bıkmıştı.

Wu Ruo babasının böyle düşüneceğini beklemiyordu, “Baba, hiç de öyle değil. Ağabeyim hakkında bir şey bulursak, sana kesin olarak söyleriz.”

Ruo, konuşup köşeden çıktı ve uzakta Wu Xi ve Guan Tong’u gördü. Onlara doğru yürüdü ve “Xi!” diye seslendi.

Wu Xi ona gülümsedi, “Ruo.”

Wu Ruo onlara Wu Chenzi’nin vücudundaki altın ışını gördüğünü söyledi. Onlara görüp görmediğini sordu. Wu Xi başını yana salladı ve “Hayır.” dedi.

“Gerçekten mi?”

Wu Chenzi’nin üzerinde parlayan basit bir güneş ışığı olabilir miydi?

Aniden kolu sıkıştı.

Wu Ruo acıyı hissetti ve Guan Tong’a baktı.

Guan Tong ona bir bakış attı.

Wu Ruo şaşırmıştı ve annesine tarafından tekrar çimdiklenmeden önce neden onu çimdiklediğini sormak üzereydi.

Sonra annesinin nedenini sormaması için bir işaret verdiğini fark etti.

Ama annesinin onu ilk seferinde neden çimdiklediğini hala anlayamamıştı.

.
.
.

Yorum

0 0 Oylar
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
1 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
ʕ •ᴥ•ʔ
12 gün önce

yaaa cidden mi, ruo da herkesten ayrı olan bir şey var bu net avluya girince mekanı zihninde önceden görmesi falan, şimdi de bu olay. Annesi de çok kırıtik bir nokta bence yani xuanyi ve kardeşi de fark etti bunu. Geçmişte tam olarak ne yaşandı bilmiyorum ama, bilmediğimiz çok şey olduğu bir gerçek TT

1
0
Düşüncelerinizi duymak isterim, lütfen yorum yapın🫶x

Ayarlar

Karanlık Modda Çalışmaz
Sıfırla