Switch Mode

Desharow Merman Bölüm 2

Gizli Plan

Uyarı: Tecavüz konuşması + Tecavüze (ümsü) teşebbüs

1992.7.18 Sabahın erken saatleri

Rhine’ın caydırmasıyla, şimdilik deniz adamını incelemekten geçici olarak vazgeçtim. Ancak bilinen verilere göre merfolklar, tıpkı yunuslar gibi, yüksek zekaya sahip memeliler. Etkili güvenlik önlemleri olmadan yakalandıklarında ve hapsedildiklerinde, bu canlılar direnmek için daha aşırı bir şekilde savaşabilirlerdi. Örneğin, intihar.

Bu deniz adamı çok değerli bu yüzden hayatının tehdit edilmesine asla izin veremem…

Kendi hayatımı riske atmak anlamına gelse bile.

Keskin mürekkep izleri kadar sağlam bir kararlılıkla günlüğüme her bir harfi yazdım. Aklım hâlâ denizadamının koyu renkli gözbebeklerinde oyalanıyordu sanki. Sırtımda bir türlü geçmeyen ürperti izleri hâlâ duruyordu, üzerinden kolayca atılamıyordu.

Şafak sökmeden önce tıpkı vahşi yunuslara davrandığımız gibi bir evcilleştirme planı yapmaya başlamak istiyorum. Şu anda denizadamının IQ’sunun ne kadar yüksek olduğunu belirleyemesek de, bana karşı gardını gevşetebileceğini umarak onunla iletişim kurmaya çalışmak istiyorum.

“Tak tak tak-“

Kapı aniden çalındı, “Desharow?”

Bu Rhine’ın sesiydi. Günlüğü çarparak kapattım ve onun tarafından keşfedilmesin diye açık olan yatak kenarına tıkıştırdım. Rhine bu planı öğrenirse kesinlikle beni durduracaktır.

O her zaman merfolkların doğal kana susamış yaratıklar olduğuna, büyük beyaz köpekbalıkları kadar vahşi olduklarına ve yalnızca kapalı bir şekilde gözlemlenebileceklerine inanmıştı. Ama Rhine benim akıl hocamdı, efsanevi biyoloji araştırmalarındaki başarıları benimkinden çok daha üstündü, ben bile onu bu fikirden vazgeçmeye ikna edemedim.

Günlüğü sakladıktan hemen sonra, Rhine kapıyı iterek açtı. Sadece yatağa yaslandım. Ağır derin uykudaymış gibi bir yüze bürünmek için sıkıca kapatmadan önce, gözlerimi kısarak yaklaşan figürüne baktım.

Eğildi, gölgesi havada düştü: “Uyuyor numarası yapmayı bırak, az önce senin yatağa tırmanırken çıkardığın sesi duydum.”

Gözlerimi kapattım ve onu duymazdan geldim, dudaklarımı birbirine vurarak sanki derin bir uykudaymış numarası yaptım.

Bir anlığına sabırla bekler gibi oldu ama daha sonraki an yaralı elimi tuttu. Ne yapacağını merak ederken, soğuk bir şey hissettim ve anında vücudumun içine yanan bir acı girdi. Neredeyse yataktan fırlayacaktım, gözlerimi açtım ve bu adamın alkollü bir pamuğa parmağımı sildiğini gördüm!

“Ne kadar nefret dolusun, resmen canımı yakmaya çalışıyorsun, değil mi?”

Ona dik dik baktım ve dişlerimi gösterdim ama kolum anında sıkıca kavrandı. Bana bakma zahmetine girmedi ama yaramı yavaşça ovuştururken kaşlarını umursamazca kaldırdı. Acıya kayıtsızmış gibi dişlerimi gıcırdattım ama alnımda ter belirdi. Rhine bana zorluk çıkarmayı severdi. Kelimenin tam anlamıyla bu uzun ve sıkıcı deniz yolculuğundaki en büyük eğlencelerinden biri bendim.

Huysuz sapık, diye sessizce küfrettim.

Gözlerim karardığında pamuğu nihayet kaldırdı. Rahatlayarak yatağa eğildim ama ne yazık ki Rhine hâlâ elimi tutuyordu. Bırakmak yerine, dudakları neredeyse burnumun ucuna değecek noktaya kadar beni kendine çekti.

“Arkamdan deniz adamına yaklaşma riskini alma, Dersharow! İliklerinin derinliklerine işlemiş huzursuzluk yeniden alevleniyor, değil mi? Bugün sadece gözlerine bakarak bir şeylerin ters gittiğini anlayabiliyorum.”

Hazırlıksız yakalandım ve bu anında soğuk terler dökmeme neden oldu. Vücuduna yayılan puro kokusu burnuma tamamen doldu, hatta nefes almamın yavaşlamasına neden oldu.

“Bilmiyorum, o deniz adamının saldırısını yaşadıktan sonra ne kadar saldırgan olabileceğini zaten biliyorum, ayrıca ben de acıdan ve ölümden korkan bir insanım.”

Ona kızarık yaralı elimi gösterdim ve gerçek bir korkuyla baktım ama vicdan azabım çoktan boğazımda düğümlenmişti.

Rhine’ın Adem elması gözlerimin önünde sallandı, burnundan homurdandı,

“Sen, Dersharow, macera arayan bir aşık… ölümden korkuyor musun?”

Aceleyle başımı salladım.

Sonunda elimi bıraktı ve rahat bir nefes aldım. Ama sonra diğer eliyle hemen sırtımı kavradı ve çok daha güçlü olan vücuduyla beni kolayca duvara doğru itti. O an beni boğarak öldüreceğini sandım ama o sadece başını eğdi ve sessizce kulağıma üfledi, “İznim olmadan akıl almaz bir şey yaptığını öğrenirsem sana tecavüz ederim. Unutma, gemideki denizcilerin her biri benim tarafımdan tutulmuştur.”

Tanrı aşkına! Bunun hakkında düşündükçe daha da eğlenceli hale geldiğini düşündüm.

Rhine ağzı böbürlenen biriydi ve kaba şakalar yapmaktan hoşlanan denizcilerle aylarca bu topluluğa karıştıktan sonra buna çoktan alışmıştım. Yani hala bu saçma şakadan korkacağımı mı düşünüyordu?

Ona aynı sertlikte karşı çıkmak için başımı hafifçe burnunun ucuyla buluşturdum. Dudaklarımı açtım ve sakince bir cümle kurdum, “Bana tecavüz ettikten sonra, deniz adamını incelememe izin verecek misin? Öyleyse… Devam et.”

Belli ki şaşkına dönmüştü, görünüşe göre bu kadar saçma bir yoruma karşılık vermemi beklemiyordu.

Sırtımdaki eli aniden güçlendi, kuyruk kemiğimden aşağı kaydı ve sanki kızgınmış gibi kemerimi çekti. Şaka yaptığını düşündüm, bu yüzden kalçam kasığına çarpana kadar tembel bir şekilde birkaç kez mücadele ediyormuş gibi yaptım.

Vücudum bir anda dondu.

Rhine karnının altına soktuğu “oyuncağını” bana sertçe bastırıyordu.

Kahretsin, akıl hocası partnerim aslında eşcinsel ve aslında cinsel olarak bana, yani öğrencisine ilgi duyuyor!

Birkaç aydır onunla nasıl omuz omuza ve kol kola[*] olduğumu hatırlayarak yataktan fırladım, başımı parmaklığa vurdum ve üç parmağımı havaya kaldırarak hızla kenara çekildim. Kül rengi bir yüzle konuştum: “Oh, oh, oh, yemin ederim ki o deniz adamına izinsiz dokunmayacağım.”

[Yakın ama dostane bir ilişki; müttefik]

Rhine elini çekti ve kendini ağır ağır yatağa dayadı. Tek kaşını kaldırdı ve ince bacaklarını çapraz bağlayıp, kot pantolonunun kasık kısmındaki dik çıkıntıyı saklama zahmetine bile girmeden şüpheyle bana baktı.

Hafif ateşlenen yanağımı kaşıdım. Utancımı hafifletmek için, sıktığım dişlerimin arasından bir şaka sıktım: “Oldukça iyi büyüyor, benimkinden daha büyük.”

Rhine aşağı baktı, kaküllerinin gölgesi ağzının köşesine değdi, dudakları gizlice anlamlı bir kavis iması taşıyordu. Ayak tabanlarımdan insanın kanını donduracak kadar ürpertici bir uyuşukluk yükseldi, kaçmak için kapıyı tekmeleyerek açma dürtüme karşı koydum. Sonunda ben dışarı çıkmadan önce telaşsız bir şekilde yatağımdan yavaşça oturmasını izledim.

Rhine muhtemelen gözdağının başarılı olduğunu düşündüğü için beni taciz etmeye devam etmedi. Ama ne yazık ki ben kendimi hiçbir dine adamamış bir ateistim, bu yüzden ona bu sözü vermek ikiyüzlü bir jestti.

O gece, tamamen uyanık kaldım, sessizce tüm teknenin sessiz olmasını bekledim, hatta gece görevlerindeki denizcilerin uyukladıklarından emin olduktan sonra bir flüoresan çubuğu ve küçük bir yankı detektörü ve bir su altı Dv* gibi bazı küçük kullanışlı ekipmanları kaptım. [*: el tipi yankı dedektörü + Sualtı Dv]

Bunları kullanarak birçok farklı organizma türüyle başarılı bir şekilde iletişim kurmuştum. Bu yüzden kişisel deneyimlerimden bunların vazgeçilmez yardımcı araçlar olduğu açıktı.

Ama elbette en önemli şey, iletişim kurmak için biyolojik deneyimleri kullanan iletişimcinin kendisiydi.

Gece 2:11. İnsanlığın en yorgun anı. Elimdeki elektronik saati karanlıkta saklanan bir mirket gibi kontrol ettim, gözetlenen güvertenin, görünür alanından başarıyla kaçındım. Hiç vakit kaybetmedim ve hatta muzaffer bir şekilde geminin alt bölmesine gizlice girdim.

Yeraltı kabininin sonundaki kapıyı açarken karanlıkta yeşil bir ışık belirdi ve kısa süre sonra silindirik bir cam su deposu görüş alanıma girdi. Floresan çubuğu kaldırdım ve bir yapay su bitkisi kümesinde bulanık, kavisli ince bir gölge aradım ve deniz adamının silindirin tepesinde sessizce ve sakince süzüldüğünü gördüm. Dağınık saçlarının arasından, tıpkı sessiz gecede her an ruhumu almak için inen sessiz bir iblis gibi, sarkık, keskin hatlı yüzünü görebiliyordum.

Cam silindirin etrafına yerleştirilmiş sarmal merdiveni çıkmadan önce içimde yükselen adrenalini sakinleştirmeye çalışarak derin bir nefes aldım. Ne yazık ki, kalbim hala vahşice atışını durduramadı.

 

.
.
.

Ya ben inanılmaz keyif alarak okuyup çeviriyorum şimdilik. Betimlemeler falan çok güzel değil mi sizce de🤩

Fark ettiniz mi bilmiyorum Çin novelindeyiz ama isimler Çinli değil uğraşmak zorunda olduğumuz bissüürüü isim yok, gözler yaşlı 🥲

Yorum

0 0 Oylar
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
5 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
milenaa
milenaa
2 ay önce

isimler konusu com iyi olmus bu arada ugrasmiyoz😉😉😉

milenaa
milenaa
2 ay önce

Ben cok bayiliyorum bu iki cocuguma😭 tesekkurler bolum iciin

Rainbow Novel
Yönetici
Cevaplamak için  milenaa
2 ay önce

Ne demek keyifli okumalar 😘

luna
luna
3 ay önce

Bölüm için teşekkürler
T

Rainbow Novel
Yönetici
Cevaplamak için  luna
3 ay önce

Ne demek keyifli okumalar 🫰

5
0
Düşüncelerinizi duymak isterim, lütfen yorum yapın🫶x

Ayarlar

Karanlık Modda Çalışmaz
Sıfırla