Switch Mode

Quickly Wear the Face of the Devil Bölüm 14.11

-
Zhou Yun Sheng piyano yarışmasının gençler bölümü şampiyonluğunu tartışmasız bir güçle kazandı. Ancak birçok kişi onun performansının bundan çok daha değerli olduğunu, tüm bu oturumun şampiyonu olması gerektiğini düşünüyordu. Yerel Viyana medyası onunla röportaj yapmaya çalıştı, ancak ertesi gün fiziksel rahatsızlığı nedeniyle çoktan evine döndüğünü öğrendiler. Bu gerçekten üzücü bir durumdu.

Zhou Yun Sheng sadece yurtdışında değil, kendi ülkesinde de büyük bir başarı yakalamıştı. Çoğu uçak ve otobüste performanslarından sahneler tekrar tekrar oynatıldı, kurgu son performansından sonra ayakta alkışlanmasına odaklandı, buruşuk gözyaşı lekeli yüzler özellikle dokunaklıydı. Birçok müzik eleştirmeni şu konuda hemfikirdi: Eğer Xue Zi Xuan ulusal hazine düzeyinde bir piyanistse, Xue Jing Yi de dünya çapında hazine düzeyinde bir piyanisttir. Xue Zi Xuan 13 yaşında ünlü olmasına rağmen, 16 yaşındayken kesinlikle bu kadar üstün bir beceri ve inanılmaz bir müzikal ifade düzeyinde değildi.

Yerel medya Zhou Yun Sheng’e son performansı için yüksek derecede övgüde bulundu ve bunu tarihi bir saat olarak nitelendirdi. Bazı Levine Empire netizenleri Ivanov’un performansının tarihi videosunu kendi performansıyla değiştirdi, ancak ister beceri ister duygusal çaba olsun, her ikisi de şaşırtıcı bir tutarlılık gösterdi. Barışçıl bir çağda yaşayan bir genç kız nasıl olur da savaş dönemindeki Ivanov’a benzeyebilirdi? Bu bir gizemdi ve bunu açıklamak için sadece ‘yetenek’ kelimesini kullanabilirlerdi. Her halükarda yetenek, bir insanın sanat yolunda ne kadar ilerleyebileceğine karar veren faktördü.

Bazı insanlar bir ömür boyu silik kalırken, bazıları genç yaşlarında dünyaca ünlü oluyordu, bu hayatın bir gerçeğiydi.

Kapüşonlu bir tişört ve büyük siyah güneş gözlükleri takan Zhou Yun Sheng, Xue Zi Xuan tarafından Xue’ların evine kadar eşlik edildi. Xue Jing Yi odasına kapanmış, son performansının kaydını izliyor, hızlı ileri, yavaş ileri, geri sarma, duraklatma ve diğer düğmelere endişeyle tıklıyor, kara gözleri TV ekranında bir delik açıyordu.

Xue Rui birkaç zarfı sallayarak kapıyı çaldı ve açtı, “Jing Yi, mektupların geldi.”

Xue Jing Yi hemen televizyonu kapattı, “Curtis Müzik Akademisi kabul mektubu mu?”

“Sadece o değil, Julia Müzik Koleji, Rochester Müzik Konservatuarı, Çin Ulusal Müzik Akademisi….., her neyse sadece birini seç.” Xue Rui bunları anlamıyordu, bu yüzden mektuplar geldikten sonra internetten araştırdı ve bunların dünyanın en iyi müzik kolejleri olduğunu keşfetti. Sıradan insanlar bir ömür boyu sınava girip kayıt olma fırsatı bulamazken, Huang Yi sadece üç şarkı çalmış ve kolayca girmişti, bir yeteneği olmalıydı.

Xue Jing Yi bir yığın kabul mektubunu aldı ve teker teker açtı. Gizliden gizliye hem sevinçli hem de huzursuzdu. Huang Yi’nin inanılmaz yetenek gösterisini izledikten sonra, şu anda piyano çalmayı bir kenara bırakın, göğsü sıkışmadan ve parmakları titremeden piyano taburesine bile oturamıyordu. Korkusu iliklerine kadar işlemişti.

“Baba, Dr. Zhang durumumun iyiye gittiğini söyledi, ameliyatı ayarlamama ne zaman yardım edebilirsin?” Rastgele soruyormuş gibi yaptı.

Xue Rui onun çelişkili bir ruh haline girmesini önlemek için Huang Yi’nin kalbini alacağını ona hiç söylememiş, sadece aradıkları donörü bulduklarını ima etmişti, böylece rahat hissedebilecekti. O günlerde erken yatıp erken kalkıyor, iyi yiyip içiyor, sağlığını en iyi duruma getirmek için çabalıyor, kalp naklinin risklerine dayanabilecek hale gelmeye karar veriyordu. Bir şeytan gibi Huang Yi’nin kalbini istiyordu, onun tüm inanılmaz yeteneklerinin kalbinde gömülü olduğuna, onunla tüm dileklerinin gerçekleşeceğine, Huang Yi’nin her şeyine sahip olacağına kesinlikle inanıyordu.

“Baban yarın seni muayene için hastaneye götürecek, eğer doktor kabul ederse ameliyatı hemen planlayacağız.” Xue Rui sevgiyle kızının saçlarını okşadı.

Yumruklarını sıktı, “Doktor onaylarsa, ameliyatı ne kadar hızlı yapabilirler? Ben yaşamak istiyorum.”

“Muhtemelen ertesi gün, zaten donör çok taze, ihtiyacın olduğu her an burada.” Xue Rui böyle acımasız sözleri rahat bir ses tonuyla söyledi.

İki gün içinde Huang Yi’nin kalbini alabilirim– Xue Jing Yi bunu düşündüğü anda dudakları heyecanla titredi. Heyecanını isteksizce bastırdı ve kabul mektuplarını dikkatlice zarflarına geri koydu.

İti an çomağı hazırla.  Kâhyanın Xue Li Dani ve Xue Zi Xuan’ı selamlayan sesi alt kattan yankılandı.

“Annen döndü, gidip onu karşıla.” Xue Rui kızını aşağıda destekleyecekti ama cep telefonu aniden çaldı ve sessiz bir köşede cevap vermek için uzaklaştı. Xue Jing Yi onun yardımı olmadan koşar adımlarla aşağı indi ve Xue Li Dani’nin kucağına uçtu, ardından Xue Zi Xuan’a sarılmaya çalıştı ama itildi.

“Jing Yi, kendini o kadar iyi hissediyor musun? Aşağıya kadar koştun bile.” Xue Li Dani hoş bir şaşkınlık yaşadı.

Kalbimi mümkün olan en kısa sürede almak istiyorsa, hasta olamaz, değil mi? Zhou Yun Sheng içten içe alay ederek Xue Jing Yi’ye hafifçe başını sallayarak selam verdi. Xue Jing Yi’nin ona yaklaşmaya niyeti yoktu. Zaten sadece birkaç gün daha vardı, rol yapmasına gerek yoktu, onun varlığından çoktan bıkmıştı.

“Son zamanlarda kendimi gerçekten iyi hissediyorum, sağlığım çok daha iyi. Yarın muayene için hastaneye gideceğim.” Xue Jing Yi mektup yığınını uzattı ve mutlulukla, “Anne, bunun ne olduğunu biliyor musun?” diye sordu.

“Curtis Müzik Akademisi’nden bir kabul mektubu, değil mi? Julia bile mi göndermiş?” Xue Li Dani daha yakından baktı, yüz ifadesi çok şaşırmıştı. Dünyanın en iyi müzik okullarının neredeyse hepsinin kabul mektupları burada toplanmıştı ve hepsi dekanlar tarafından bizzat yazılmış ve verilmişti. Coşku doluydular, hatta tam burs bile teklif ediyorlardı. Hiç şüphe yoktu ki bu çocuk için yarışıyorlardı, o yeteneğini dünyayı fethetmek için kullanmıştı.

Xue Li Dani hızla çocuğa baktı, gözleri çok karmaşıktı.

“Anne, hangi üniversiteyi seçmeliyim? İlk başta Curtis’i çok beğenmiştim ama şimdi Julia’nın da o kadar kötü olmadığını düşünüyorum. Bana biraz tavsiye verebilir misin? Abi, sen ne düşünüyorsun?” Xue Jing Yi sevgiyle Xue Zi Xuan’ın kıyafetlerini çekti ama Xue Zi Xuan onu elinin tersiyle itti.

“Ne tür bir müzik okuluna gitmelisin? Bu kabul mektuplarını kendi yeteneğinle mi kazandın? Eğer kazanamadıysan, çalışmaya devam et ve gerçekçi olmayan hayallere kapılma.”

Sözleri Xue Jing Yi’nin boğulmasına ve kızarmasına neden oldu. Xue Li Dani ‘seni velet‘ diye çıkıştı ve kızını rahatlatmak için hızla göğsüne çekti.

Oturma odasındaki atmosfer durgunlaştı ve Zhou Yun Sheng’in bir sonraki sözleri herkesin topluca donup kalmasına neden oldu, “Ben de bir müzik okuluna gitmek istiyorum, gidebilir miyim?”

“Gidemezsin! (Hayır!)” Xue Li Dani ve Xue Jing Yi hep bir ağızdan çığlık attı.

Zhou Yun Sheng incinmiş bir ifade takındı, beyaz yanakları neredeyse şeffaftı.

Xue Rui makul bir açıklama yaparken aceleyle aşağı indi, ruh halinin iyi olduğu belliydi, “Şu anda olmaz demek istediler. Sen sadece Jing Yi’yi yarışmada temsil ettin, eğer müzik okullarına kendin olarak başvurursan, yer değiştirmeniz kolayca ortaya çıkacaktır. Jing Yi’nin geleceğini korumak zorundayız, bu yüzden en az bir yıl beklemen gerekecek, Jing Yi okula yerleştikten sonra seni kaydettireceğim.”

Çocuğun cevap vermediğini görünce, daha sabırlı ve hoşgörülü bir tonda devam etti, “Xiao Yi ah, sen Jing Yi’nin tek akrabasısın, ona kötü bir ün kazandırmaya yüreğin var mı? Hâlâ gençsin, bir yıl uzun bir süre değil, göz açıp kapayıncaya kadar geçer.”

Sonunda, Xue Rui’nin gözleri adeta parlıyordu, “Doğru ya, Dışişleri Bakanlığı’ndan bir telefon aldım, Levine İmparatorluğu’nun başbakanı gelecek hafta yapılacak 10. Ulusal Zirve toplantısında ‘My Empire’yi çalmanı istiyor. Sınavlara çalışmak yerine piyano çalışmak daha eğlenceli ve kim bilir, belki de ulusal liderlerle bir röportaj yaparsın. Ne dersin, harika değil mi?”

Sonunda vakti geldi. Zhou Yun Sheng içini çekti. Yarışmada bu kadar göze çarpan bir performans sergilemesinin iki nedeni vardı: bir, ünlü olmak, iki, bu performans fırsatını kazanmak. Son dünyada, Xue Jing Yi yarışmada parlamış ve daha sonra Dışişleri Bakanlığı’ndan bu daveti almıştı. O ve Xue Zi Xuan sırasıyla ‘Reminiscences de Don Juan’ ve ‘My Empire’ çaldılar. Aniden kalp krizi geçirdiğinde, performansı tamamlamak için delici bir acıya katlandı, yaklaşan ölüm korkusu ve güçlü yaşama arzusu performansına son derece güçlü bir manevi güç verdi ve orada bulunan herkese bulaştı.

Perdeden sonra sahnede yere yığıldı, kameralar bu sahneyi net bir şekilde yayınladı, ardından anında dünyaca ünlü oldu. Bu sayede önünde muhteşem ve parlak bir hayat açıldı. Azmi ulusal liderlerin büyük övgüsünü kazandı ve her biri onu hastanede ziyaret etti. Xue Rui’ye çok güçlü insanların merkez çemberinde bir kat tutuş sağladı, iş anlaşmaları sorunsuz bir şekilde ilerledi. Ardından Xue ailesi Xue Klanı’ndan bağımsızlaşarak Çin’in yükselen sosyal sınıfının lideri haline geldi.

Onların sonsuz güzellikteki gelecekleri, Zhou Yun Sheng’in ıssız ve sefil sonunun kılıfıydı. Bu yüzden Zhou Yun Sheng bu hayatta Xue Jing Yi ve Xue Zi Xuan’ı hep bu performans fırsatını düşünerek kışkırtmıştı.

“Ama ben beklemek istemiyorum, şimdi okula gitmek istiyorum.” Sonunda konuştu, “Buraya geldiğimden beri bana aynı saçı, aynı kıyafetleri giydirdiniz ve hatta onun yerine bir ziyafete katılmamı ve bir yarışmaya katılmamı sağladınız. Jing Yi bu dünyada hayatından izler bırakmak istediğini söyledi, ben de öyle.”

“Ama sizin tek yaptığınız, varlığımın tüm izlerini siliyormuşsun gibi hissettirmek ve beni Jing Yi’nin gölgesine dönüştürmek oldu. Gösteriye gitmeyeceğim ve gitmek istesem bile bunu kendi adıma yapacağım. Dürüstçe yaşamak istiyorum! Bu kıyafetleri ya da bu kız saç modelini istemiyorum. Ve ben Huang Yi’yim, Xue Jin Yi değil!” Bu sözleri haykırdıktan sonra arkasını döndü ve koşarak dışarı çıktı.

Xue Rui, her zaman uslu olan bu çocuğun bugün aniden nasıl karşı koyacağını öğrenmesini kesinlikle beklemiyordu, hemen uşağa ve hemşireye kovalamaları için el salladı. Xue Zi Xuan valizini çoktan atmış ve rüzgâr gibi dışarı fırlamıştı.

Çocuğun adımları sendeliyordu, çünkü yarışmaya odaklanmıştı, son zamanlarda çok kilo vermişti, beyaz gömleği rüzgârda havalanıyor, sanki göz açıp kapayıncaya kadar kaybolacakmış gibi onu daha küçük ve daha küçük gösteriyordu. Xue Zi Xuan bu izlenim karşısında paniğe kapıldı ve peşinden giderken çocuğun adını seslendi.

Tam yetişmek üzereydi ki köşede aniden bir araba belirdi, çocuk plakaya baktı ve hemen kapıyı açıp içine atladı.

Bu Xue Yan’dı, geri dönmüştü. Xue Zi Xuan şaşkın bir ifadeyle uzaklaşan arka lambalara baktı.

……

“Sonunda o şeytan yuvasından çıktım. Neyse ki çok esprili olduğum için çıkarken sırt çantamı almayı unutmadım.” Zhou Yun Sheng, Xue Yan’ın kucağına uzanmış soluklanıyor ve adamın bacak kaslarını şakacı bir şekilde dürtüyordu.

“Yanlış yer.” Xue Yan onun bileğini kavradı ve elini daha samimi bir yere götürdü.

Zhou Yun Sheng kızardı ve misilleme olarak elini sıktı. Adamın acı dolu ama memnun bakışlarını görünce homurdandı ve sırıtarak onu öpmek için eğildi. İki kişi uzun süredir birlikte olmamıştı, birbirlerinin kucağında oyalanıyorlardı, araba durmadan villanın otoparkına giriyordu. Xue Lao Si on dakika kadar bekledikten sonra burnunun kenarını sıkarak seslendi, “Yarım saat öpüşmek yeter de artar bile. Hepimiz uçaktan yeni indik ve akşam yemeği yemedik. Siz ikiniz doyduktan sonra fiziksel aktivitelerinize devam edebilirsiniz, rahatsız bir arabada zaman kaybetmeye gerek yok.”

“Mantıklı konuşuyorsun.” Zhou Yun Sheng sırt çantasını omzuna atıp dışarı fırladı ve sevgilisini dışarı taşımak için eğildi.

Eğer bakmasaydı, Xue Lao Si bu zayıf gencin devasa patronunu kolayca taşıyabileceğine asla inanmazdı. Patron 85 kilogram civarında olmalıydı, bu onu iri bir adam olarak sınıflandırabilirdi ve figürü küçük kuzudan tamamen farklıydı. Ancak şu anda, sıska küçük kuzu kollarında devasa bir canavarı zahmetsizce taşıyordu, hem de bir prenses tutuşuyla. Sahne çok güzeldi, Xue Lao Si bakmaya cesaret edemedi.

Tekerlekli sandalyeyi bagajdan çıkardı ve çocuğa doğru itti, ardından patronundan ‘sırrımı koru yoksa seni öldürürüm’ bakışı almaktan korkarak başı öne eğik bir şekilde eve doğru koştu.

Çocuğun tekerlekli sandalyeyi görmezden gelerek doğrudan eve doğru yürüdüğünü gören Xue Yan, ağır bir sesle ona hatırlatmada bulundu, “Beni yere bırak, beni ne kadar tutmayı planlıyorsun?”

Zhou Yun Sheng düşünmeden söyledi, “Sen benim You Le Mei’msin.” (Açıklama bölüm sonunda)

Ne yazık ki Xue Yan bu göndermeyi hiç anlamadı.

Zhou Yun Sheng çaresizce gülümsedi ve “Böylece seni avucumun içinde tutabilirim!” diye ekledi. Sözcükler düştü ve sırıttı.

Xue Yan yüzünü buruşturdu, gülmek istedi ama kendini tutmaya çalıştı, sonra çocuğun yaramaz dudaklarını mıncıkladı ve yavaşça “Birkaç ay içinde ameliyat için Almanya’ya gitmem gerekiyor!” dedi.

“Bacaklarını tedavi ettirmek için mi? Seni taşıyarak özgüvenine zarar mı veriyorum?”

“Hayır, mesele saygınlık değil. Gösterinden sonra herkes seni alkışlamak için ayağa kalktı ama ben sadece oturabildim. Salondan ayrıldığında, Xue Zi Xuan sana sarılıp seni kalabalıktan koruyabildi ama ben sadece oturabildim. Bu bacaklarla senin için çok az şey yapabileceğimi hissediyorum. Gelecekte benim için çok şey ödemen gerekecek, bu yüzden bütün olmak istiyorum.” Sevgi insanları daha güçlü yapabilir, Xue Yan şimdi dünyanın en güçlü adamı olmak istiyordu, böylece en değerli hazinesini koruyabilirdi.

“Aslında, benim için zaten çok şey ödedin.” Zhou Yun Sheng sevgilisini öpmek için başını eğdi, gözleri hafifçe kızarmıştı.

…….

“Bu akşam yemeği ben hazırlayacağım, sen sadece televizyon izle.” Zhou Yun Sheng sevgilisine ev kıyafetlerini, terliklerini giydirdikten ve onu alt kattaki kanepeye taşıdıktan sonra mutfağa girdi ve buzdolabını açtı.

Xue Lao Si son derece şüpheci bir ifade takındı, “Nasıl yapılacağını biliyor musun?”

“Unutma, ben geride kalmış bir çocuğum, yemek bile yapamasaydım çoktan açlıktan ölmüş olurdum.” Zhou Yun Sheng ihtiyacı olan malzemeleri teker teker çıkardı ve önlüğünü bağladı.

“Doğruyu söylemek gerekirse, verilerde kayıtlı geride kalan çocukla hiç alakan yok. Daha çok bir soylunun oğlu ya da belki bir sanatçı gibisin. Kısacası, ister dışarıda ister içeride olsun, diğer tüm genç yetenekleri alt ederek blöf yapabiliyorsun. Sen gerçekten Huang Yi misin?” Xue Lao Si mutfak kapısına yaslandı, gözleri kuşkuluydu.

“Ne istersen düşün, her neyse, ben benim.” Zhou Yun Sheng dudak büktü, ardından Xue Yan’ın tekerlekli sandalyesini ittiğini gördü ve kapıyı hızla iterek azarladı, “Birini yemek yaparken izlemenin nesi bu kadar eğlenceli? Geri dön!”

Xue Lao Si burnunun kenarını kaşıdı ve patronunu oturma odasına geri itti.

…..

Gerçekler Zhou Yun Sheng’in yemeklerinin mükemmel olduğunu kanıtlıyordu; birkaç ev yemeği masanın üzerine özenle yerleştirilmişti ve aroması her yeri dolduruyordu. Xue Lao Si gerçekten açlıktan ölüyordu ve iltifatlar arasında ağzına yemek tıkıştırıyordu. Zhou Yun Sheng kendi tabağıyla ilgilenmeyip Xue Yan’ın kasesine yemek koyarken, Xue Yan da Zhou Yun Sheng’in kasesine yemek koymakla meşguldü, yemek çubukları havada birkaç kez çarpışarak keskin bir tıklama sesi çıkardı ve ardından ikisinin neşeli kahkahaları yükseldi.

Xue Lao Si alay etti, “Düzgünce yiyin, bu flörtleşme de neyin nesi?”

“Ben daha flört etmeye başlamadım bile, sen şimdiden buna dayanamıyor musun?” Zhou Yun Sheng gözlerini devirdi ve boş kaseleri bulaşık makinesine istifledi, ardından fırından üç büyük kek çıkardı ve bir tabağa dizdi.

“İşte tatlılar, hala biraz sıcaklar, yavaş yiyin.” ‘Yavaş yiyin’ diye vurguladı.

Ancak Xue Lao Si dinlemedi, doğrudan keki aldı ve iki büyük ısırık aldı.

Zhou Yun Sheng hemen sevgilisinin ağzını kapattı ve “Onu takip etme, boğularak ölmeni istemiyorum!” diye uyardı.

Xue Yan doğal olarak karısını dinledi, küçük ısırıklar aldı ve yavaşça çiğnedi. Zhou Yun Sheng yanaklarını ellerinin arasına aldı ve gözleri odaklanmış bir şekilde onu izledi. Sevgilisinin ısırık üstüne ısırık aldığını görünce, boynunu uzatıp kâğıt bardağa bakmaktan kendini alamadı ve içinden mırıldandı: Neden hâlâ ısırmadı?

Bu sırada, Xue Yan’ın ağzı aniden çatırdadı, ön dişleri açıkça sert bir şeyi ısırıyordu, bakmak için çıkardı, şaşırtıcı bir şekilde, bu bir erkek elmas yüzüğüydü.

Zhou Yun Sheng pırlanta yüzüğü diğer adamın yüzük parmağına iterken parlak bir şekilde gülümsedi, “Bir keresinde bir haberde görmüştüm, birinin nişanlısı bu tür bir evlenme teklifi yüzünden boğularak ölmüştü, senin de böyle bir trajediyle karşılaşmandan endişe ediyordum. İyi ki boğulmadın, hadi evlenelim.” Ardından, kahkahalarını engellemek için ağzını kapatan Xue Lao Si’ye baktı: “Söylediğim her şey makul değil miydi?”

“Çok makuldü.” Xue Lao Si şiddetle başını salladı, yanakları kıpkırmızı kesilmişti.

Xue Yan nasıl cevap vereceğini bilemeden elmas yüzüğe bakıyordu. Birdenbire büyük bir mutluluk hissiyle gözleri kamaştı.

“Henüz evet demedin? Evet de ki kadeh kaldıralım, son aile ağacını da halledelim ve bu boş zamanı davetiyeleri hazırlatmak için kullanalım. Yaşlı Gong, bana bir cevap ver.” Zhou Yun Sheng kollarını sevgilisinin boynuna doladı, kulaklarını ısırdı, muzip gülümsemesi özellikle cilveli idi. Xue Yan donup kaldı ve başını çevirdi, tek düşünebildiği onu masaya bastırıp becermekti, nasıl bu kadar sevimli olabilirdi?

Xue Lao Si ‘yaşlı gong‘ karşısında kahkahalarını tutamadı, ağzını kapattı ve hızla dışarı fırladı. Henüz flört etmeye başlamadığını söylemesine şaşmamalı, şimdi başladığına göre, izlemeye devam etmek için çelik gibi sinirler gerekecekti.

“Kardeşim, yarın birkaç davetiye getireceğim, ikiniz birlikte seçersiniz. Yapacak işlerim var, görüşürüz.”

Kapı çarparak kapandı ve Xue Yan hemen çocuğu üzerine çekti, hevesle pembe kırmızı dudaklarını ısırdı. Onu sevmek, şu anda yapmak istediği tek şey onu şiddetle sevmekti.

…..

Xue Zi Xuan eve geri döndü ve tek kelime etmeden üst kata çıktı.

Xue Rui sabırsızlıkla sordu, “Huang Yi nerede?”

“Xue Yan onu götürdü.”

“Nankör velet-! Onu geri getirmemiş olsaydım, hayatı yaşamaya değer miydi? O nankör herif beni bastırmak için Xue Yan’ı kullanmak istiyor! Bu tuzağa düşmeyeceğim! Jing Yi, onun yerine sen gideceksin, 10. Ulusal Zirve performansı çok önemli, önümüzdeki hafta boyunca çok çalışmalısın, pratik yap, pratik, pratik!” Xue Rui emretti, bu karar ona son derece mantıklı göründü.

Xue Li Dani ve Xue Zi Xuan, Çin’in en iyi müzisyenleri arasında yer almalarına rağmen, kendisi müzikle ilgilenmiyordu. Bu nedenle iki farklı kişi tarafından çalınan aynı şarkının kulağa çok farklı geleceğini anlamamıştı. Bu yıl anti-faşist savaşın zaferinin 70. yıldönümüne denk geliyordu ve 10. Ulusal Zirve anti-faşist ittifakın öncüsüydü.

‘My Empire’ zirve için en önemli şarkıydı. Böylesine büyük bir tarihi öneme sahipti, asla reddedilemezdi. Huang Yi davetli olduğu için, Xue Rui onun aracılığıyla zirvenin son gecesinde düzenlenen büyük ziyafete katılmak üzere davetiye alabiliyordu. Bu onun klanın baskısından kurtulması için bir fırsattı, ne olursa olsun bunu kaçıramazdı. Huang Yi ya da Xue Jing Yi fark etmezdi, ikisinden biri sahneye çıkmak zorundaydı.

“Ne diyorsun sen? Delirdin mi sen? Jing Yi bunu nasıl yapabilir?” Xue Li Dani şok içinde çığlık attı. Bu çocuğun seviyesi neydi? Huang Yi’yi geçen yüzyıla atsanız, yine de Avrupa’nın en iyi piyanistlerinden biri olur, Sears ve diğer tüm ustalara rakip olurdu. Xue Jing Yi nasıl olur da keyfi olarak onun yerine geçebilirdi?

‘My Empire’ gibi epik bir tarihi başyapıtı tam anlamıyla çalmayı bir kenara bırakın, Xue Jing Yi’nin ilk barı bile geçemeyeceğinden korkuyordu.

O onun kızıydı, kimse ondan daha fazla ne kadar yük taşıyabileceğini bilemezdi. Kız yetenekliydi ama bir mucize olmadığı sürece asla Huang Yi’nin seviyesine ulaşamayacaktı.

“Sana bu aptalca fikirden vazgeçmeni tavsiye ederim. Xue Jing Yi bunu yapamaz.” Xue Zi Xuan başını çevirmeden yukarı doğru yürüdü. Çok yorgundu ve çocuğun şikâyetleri zihninde sürekli yankılanıyordu.

Beyanı Xue ailesinde bir terslik olduğunu fark ettiğini gösteriyordu, aksi takdirde ‘Jing Yi’nin gölgesine dönüşmek’ gibi sezgisel bir şey söylemezdi. Her zaman çok huzursuz hissetmiş olmalı, değil mi? Bu yüzden aniden patladı. Şimdi ne olacak? Onu nasıl yatıştırabilir ve yanıma dönmesini sağlayabilirim?

Bu soru dışında, Xue Zi Xuan’ın başka bir düşüncesi yoktu.

Xue Jing Yi aslında reddetmek istiyordu, ancak annesi ve kardeşinin oybirliğiyle reddettiklerini duyduktan sonra hırslı kalbi aniden ısındı ve başını sallayarak, “Baba, bir deneyeceğim!” dedi. Sadece pratiğini yoğunlaştırması gerekiyordu ve kesinlikle onu da çalabilirdi.

Xue Rui rahatça el salladı, “Aferin kızıma. Baban Huang Yi’nin senin çalamayacağın bir şeyi çalabileceğine inanmıyor. Sadece doğru tuşlara basıyorsun, değil mi? Bu kadar basit, yapabileceğini biliyorum.”

Xue Li Dani’nin nutku tutuldu ve Xue Zi Xuan dönüp baba-kız çiftine inanamayan gözlerle baktı.

“Bu 10. Ulusal Zirve için bir gösteri, eğer bir şeyler ters giderse siyasi bir felakete neden olur. Xue Jing Yi, iyi düşün, şimdi aptalca davranmanın zamanı değil. Senin seviyende, bir on yıl daha çalışsan bile Xiao Yi’ye yetişemezsin.” Dikkatle dinlediğinizde, kayıtsız ses tonu aslında bir miktar küçümseme içeriyordu.

Xue Li Dani kızını kollarının arasına aldı, “Evet ah, herhangi bir kötü performanstan tüm ailemiz sorumlu tutulacak. Jing Yi, bu kadar inatçı davranma.”

“İnatçı değilim, bana sadece birkaç gün verin, ciddi bir şekilde çalışacağım.” Xue Jing Yi inatla söyledi. Annesi ve erkek kardeşi ona ne kadar karşı çıkarsa, bu onun asiliğini o kadar kışkırtıyordu. Bu günlerde piyanoya dokunmamıştı ama rüyalarında Huang Yi oluyor, siyah bir frak giyiyor, konser salonunun ortasında oturuyor ve parmak uçlarının dansına kendini kaptırıyordu. Uyandıktan sonra, kalan hisler o kadar gerçekçiydi ki, gün boyu tekrar hatırlayabilir ve ağızda kalan tadı hissedebilirdi. Bunların gelecekteki benliğinin, Huang Yi’den daha üstün bir benliğin imgeleri olması gerektiğine inanıyordu.

O kadar ikna olmuştu ki başkalarının tavsiyelerini dinlemeyi reddediyordu.

Xue Rui onun kendine olan güveninden emin oldu ve onu hemen piyano odasına çağırdı.

“Hadi, seviyeni görmeme izin ver.” Xue Zi Xuan dudaklarını büktü ve sonunda açık bir küçümseme ifadesi sergiledi.

Kendisine kız kardeşine de çok düşkün olduğunu hatırlatmak zorundaydı. Ancak kız,  Xiao Yi’yi kullanmaya devam etti, Xiao Yi’yi sıkıştırmaya devam etti, Xiao Yi’nin yeteneğini kendi kibrini tatmin etmek için sömürdü, tüm bu davranışlar sevgisini giderek azaltıyordu. Kalbi zaten çirkindi, bencil arzular tarafından kontrol ediliyordu, artık saf müzik çalamayacaktı. Bunu sadece onun çamurlu gözlerine bakarak anladı.

Xue Jing Yi aptalca piyano odasına girdi. Piyanonun önüne oturdu ve derin bir nefes alarak rüyalarındaki Huang Yi olma hissini yeniden yakalamak için tüm gücünü kullandı. Ben Huang Yi’yim, dünya benim müziğimle büyülenecek. İçten içe kendini hipnotize etti, gerçekliğin tersine döndüğünü fark etmedi. Huang Yi artık onun gölgesi değildi, günlerce süren korkutmalar ruhunu bastırmış ve onu Huang Yi’nin gölgesi haline getirmişti. Gururu ve özgüveni ezilmiş, paranoyaya ve düşük özsaygıya dönüşmüştü. Piyanoya bir kez dokunduğunda, bu paranoya ve düşük özgüven bir sel gibi patlak verecekti.

Biraz ilham buldu, sonra notaya baktı ve birkaç tuşa bastı, sonra tekrar notaya baktı ve birkaç tuşa basarak seyrek bir melodi çaldı.

Sadece Xue Zi Xuan ve Xue Li Dani kaşlarını çatmakla kalmadı, Xue Rui bile şaşkına döndü. Bu kızının seviyesi miydi? Onun daha yetenekli olduğunu hatırlıyordu!

Xue Jing Yi devam edemeden önce ikinci paragrafa kadar çaldı. Şarkı çoktan tamamen deforme olmuştu. Korkmuş bir kedinin tuşların üzerinden atlaması gibi, ritim kaotikti, bir melodi bile yoktu, sadece gürültü vardı. Bir süre çabaladı ama sonunda yavaşça durdu, ardından anne babasına ve kardeşine baktı.

O Huang Yi değildi, Huang Yi’nin kısıtlanmamış pürüzsüzlüğüne, özgür ruhuna sahip olamazdı.

Xue Rui sonunda durumun ciddiyetinin farkına varmıştı, teni hemen morardı, “Jing Yi, bana kendinden emin bir şekilde bunu yapabileceğini söyledin. Dışişleri Bakanlığı’na söz verdim, programı çoktan açıkladılar ve şimdi bana bunu yapamayacağını mı gösteriyorsun? Bu beni öldürecek, farkında mısın?!”

.
.
.

You Le Mei, Bir Çin sütlü çay markası. Yazar, Jay Chou’nun oynadığı bu 2008 reklamına atıfta bulunuyormuş

Kız: Ben senin için neyim?

Oğlan: Sen benim You Le Mei’msin.

Kız: Ah, ben senin sütlü çayın mıyım? O_O

Oğlan: Böylece seni avucumun içinde tutabilirim.

……

Normalde bu dünyayı bugün bitirmekti niyetim ama inanılmaz baş ağrım var canlarım, yarın görüşmek üzere 🫰

Yorum

5 1 Oy
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
0
Düşüncelerinizi duymak isterim, lütfen yorum yapın🫶x

Ayarlar

Karanlık Modda Çalışmaz
Sıfırla