Xia Xingcheng tüm düğün boyunca dalgındı. Sadece sırtını görebilse bile ön sırada oturan Yang Youming’e dikkat etmemek onun için zordu.
Chen Hailan’ın yeni evlendiği eşinin adı Xue Zijia’ydı. Xia Xingcheng onun kaç yaşında olduğunu bilmiyordu ama çok şık ve zarif görünüyordu. Bir üniversite profesörü olduğu söyleniyordu, halktan biri değildi.
Tüm düğün töreni romantik ve sıcaktı. Chen Hailan’ın Xue Zijia’yı çok sevdiği belliydi ve Chen Hailan’la evlenmiş olması Xue Zijia’yı da çok mutlu etti.
Chen Hailan ve Xue Zijia yüzüklerini takıp birbirlerini öptükten sonra Xia Xingcheng, Chen Hailan’ın gözyaşı döküyor gibi göründüğünü gördü ve kalbinde ani bir kıskançlık duygusu belirdi – kendi düğün gününde sevinçten ağlama şansı olup olmayacağını bilmiyordu.
Nihayet evlendiklerinde ve gelin elindeki buketi fırlatmak üzereyken, başta gelinin buketini yakalamak için birbiri ardına koşuşturan evlenmemiş genç hanımlar olmak üzere pek çok kişi yerlerini terk etti.
Xia Xingcheng oturduğu yerden kıpırdamadı. Ön sıradaki insanlar yerlerini terk ettikçe, Yang Youming’in sırtını daha net görebiliyordu. Yang Youming şu anda bir TV kanalının müdürüyle sessizce konuşuyordu.
Gelin buketini havaya savururken herkese arkası dönüktü ama aniden bir deniz meltemi esti. Denizden gelen rüzgâr tuzlu bir koku taşıyordu ve tamamen korunaksız oldukları için özellikle güçlüydü. Buket yükseklere ve uzaklara savruldu ve sonunda dış çemberde duran ve öne doğru ilerlemeyen Qin Xueyue’nin ellerine düştü.
Qin Xueyue’nin buketi gerçekten yakalayabileceğini beklemediği belliydi; bir an için afalladı. Ardından, içtenlikle gülerek buketi havaya kaldırdı ve herkese gösterdi.
Herkesin dikkati gelin ve nedimelerinin üzerindeyken Xia Xingcheng, Yang Youming’in ayağa kalktığını ve Chen Hailan’ın ailesiyle birlikte plajdan ayrıldığını gördü.
Geleneksel Çin düğün resepsiyonu öğlen yapılacaktı. Öğleden sonra, gelin ve damadın odaları olarak kullanılan ana villa ve havuz kenarında her türlü içecek ve içki servisi yapılacak, akşam yemeği ise batı tarzı bir açık büfe olacaktı.
Bu süre zarfında Xia Xingcheng, Yang Youming’i görmedi ya da gördüyse de onunla konuşma fırsatı bulamadı. Her halükarda, Yang Youming’e ne söylemesi gerektiğini bile bilmiyordu.
Öğle yemeğinden sonra, iş ayarlaması olan bazı konuklar önce ayrıldı, ancak ayrılmak için acelesi olmayan daha fazla kişi vardı. Düğüne katılan tüm konukların her birinin kendi otel odaları vardı, böylece herkes yarına kadar takılabilirdi.
Birçok insanla tanışmak ve geçmişte tanımadığınız bazı arkadaşlar edinmek için iyi bir fırsattı.
Wei Zehui çok geniş bir sosyal çevresi olan biriydi. Öğleden sonra, bir grup genç yüzme havuzunun kenarında fotoğraf çektirip sohbet ederken, Xia Xingcheng’i bugün Chen Hailan’ın sağdıcı olarak görev yapan Ren Jingyuan ile tanıştırdı. Ren Jingyuan bir yetenek yarışmasında idol şarkıcı olarak çıkış yapmıştı. Kısa bir süre sonra idol dizilerde rol almaya başlamıştı ve şimdi popüler bir trafik yıldızıydı.*
(*sosyal medyada büyük bir takipçi kitlesine sahip ünlüler)
Gece olduğunda, röportaj için gelen tüm basın mensuplarından ayrılmaları istenmişti.
Havuz başında ışıklar yakıldı ve müzik çalındı. İçkiler çeşitli alkollerle değiştirildi ve birçok kişi mayolarını giyerek günün aydınlığında olduğundan daha ahlaksızca oynadı.
Üzerinde sadece bir çift mayo olan Ren Jingyuan, harika vücudunu sergilemekte hiçbir sakınca görmedi. Havuzun kenarından suya atladı ve kollarını açarak karşı tarafa doğru yüzdü.
Havuzun kenarı hemen genç bayanlar tarafından çevrildi.
Wei Zehui, çok güzel ama pek popüler olmayan üçüncü sınıf bir aktristen çoktan hoşlanmıştı. Mayosunun üzerine uzun bir elbise giymişti. Elinde şarap kadehiyle Wei Zehui’nin varlığından pek memnun görünmüyordu ama yine de onun yanından ayrılmamıştı.
Xia Xingcheng gün boyunca giydiği kıyafetin aynısını giyiyordu ve gözlükleri uzun süredir burnunun üzerinde duruyordu ve artık biraz rahatsız ediyordu. Zaman zaman gözlüğünü çıkarıp burun kemiğini ovuyor, sonra tekrar takıyordu.
Bir süre sonra Qin Xueyue ve üç ya da dört kız gelip Xia Xingcheng’in yanına oturdu. Qin Xueyue ona neden yüzmeye gitmediğini sordu.
Xia Xingcheng fazla düşünmeden söyledi, “Ben yüzme bilmiyorum.”
Qin Xueyue hemen “Sana öğreteceğim!” dedi. Bununla birlikte, Xia Xingcheng’i yukarı çekmek için hareket etti.
Tam o sırada Wei Zehui yanında o aktrisle geldi ve herkesi bir içki oyunu oynamaya ikna etti. Teklifi birçok kız tarafından hemen onaylandı ve kısa süre sonra Ren Jingyuan da gelerek on ila yirmiden fazla genci aynı anda havuz başında birlikte oynamaya çekti.
Wei Zehui bu konuda en iyisiydi. Kafası çok fazla şeyle dolu değildi – güzel kadınlar ve alkol zaten yarısından fazlasını kaplıyordu.
Xia Xingcheng geçmişte sık sık Wei Zehui ve ekibiyle takılmıştı ama bugün keyfi yerinde değildi. Bu oyunlar konsantrasyon gerektiriyordu ve sürekli hata yapıyordu, bu yüzden arka arkaya birkaç kadeh şarap içmek zorunda kaldı.
Daha sonra bu oyuna daha fazla dayanamadı ve elinde bir kadeh şarapla merhamet dilemek için inisiyatif aldı, “Artık içemiyorum, içmeyi bırakabilir miyim?”
Ren Jingyuan ağzında bir sigara ve omzunda bir havluyla Xia Xingcheng’i işaret ederek konuştu, “İçmeyi bırakabilirsin ama içmezsen suya girmek zorundasın!”
Eğlence endüstrisinin kuralları aynı anda hem karmaşık hem de basitti – konuşabilenler popüler olanlardır.
Ren Jianyuan’ın sözleri duyulur duyulmaz herkes alay etmeye başladı ve iki genç adam Xia Xingcheng’i tutup suya fırlattı. Xia Xingcheng hemen dibe battı, havuzun soğuk suyu her yönden üzerine kapandı ve tüm varlığını bulandırdı.
Tekrar yüzeye çıkmak için mücadele etti. Nefes nefese burnunun köprüsünden sarkan gözlüğünü çıkardı. Kızamadı, öylece yürüyüp gidemedi, bu yüzden tekrar yukarı tırmanırken gülümsedi, “Değişeceğim!”
Birisi rafta duran kuru bir havluyu aldı ve üzerine örttü.
Qin Xueyue onun elini tuttu, “Gitme!”
Xia Xingcheng sadece havluyu kendi etrafına sıkıca sarabildi. Oynamamayı göze alamazdı.
.
.
.
Hadi dobarlan artık bebeğim🫰
Şurdan hayırlısıyla sağ salim bir çıkaydı kuzum yaa