Switch Mode

Comeback of the Abandoned Wife Bölüm 197

Lanet

Yakışıklı adam Wu Ruo’ya baktı ve dudakları yukarı kıvrıldı: “Tekrar karşılaştık.”

Günde üç kez birbirini görmek gerçekten kaderdir.

Wu Ruo kaşlarını kaldırdı, “Gerçekten de bize yetiştin.”

Sonra kollarında oğlu ve büyükanneyle birlikte oradan gitti.

Uzun boylu, zayıf adam uzaktaki şekle baktı ve heyecanla yakışıklı adamın elini tuttu: “Lordum, Yang eksikliğini tedavi edebilir.”

Yakışıklı adam kaşlarını çattı: “Yaptığı sadece geçici bir kısıtlamaydı, tam bir tedavi değil.”

“Bu da ömürlerini bir süre daha uzatabilir.” Uzun boylu, zayıf adam, kurtarılan çocuğu işaret etti: “Görüyorsun bu çocuğun normal birinden farkı yok.”

Yakışıklı adamın gözlerinde memnuniyet parladı ama konuşmadı.

Wu Ruo eczaneden ayrıldıktan sonra yakınlarda kalacak bir han buldu.

Akşam yemeğinden sonra Wu Ruo büyükannenin yüzünü kontrol etti: “Büyükanne, yüzündeki yara nasıl oldu?”

Büyükanne gözlerini kıstı ve hiçbir şey söylemedi.

Wu Ruo ona bir şey sorabilmeyi beklemiyordu zaten: “Yüzünde zehir yok, zehirlenmeden kaynaklanmamalı, çatlaklar bükülmüş ve bir kılıçla yaralanmış gibi görünmüyor. Daha çok güneş yanığına benziyor.” (Kabus bölümü aklıma geldi ağlıcam of)

Büyükanne, sanki kötü bir şey düşünüyormuş gibi titredi, başını elleriyle sardı ve acı içinde çığlık attı.

Wu Ruo aceleyle akupunktur noktasına  dokunarak, onu bayılttı. Dinlenmesi için onu yatağa taşıdı ve sonra yüzünü kontrol etmeye devam etti. Az önce verdiği tepkiye bakılırsa, gerçekten güneşte yanmış olmalıydı.

Elini kaldırdı ve hafifçe yüzünün derisine dokundu, kaşlarını kırıştırdı, böyle eti açığa çıkması için ne kadar yanması gerekirdi?

Eggie, “Baba, uyuyor muyuz?” diye sordu.

“Evet.”

Wu Ruo büyükanneyi yorganla örttü ve Eggie’yi yan odaya taşıdı. Görevli banyo yapmaları için onlara su verirken Wu Ruo, onu sorgulamak için ruhun dili tekniğini kullandı, “Buradan nasıl ayrılacağını biliyor musun? Klanın Kapısı nerede?”

Görevlinin gözleri donuktu: “Birinci kata çıkmalısınız.”

Wu Ruo kaşlarını çattı ve cevap yine aynıydı: “Gitmenin başka bir yolu yok mu? Örneğin, denizin dibinde buradan çıkabileceğiniz bir kapı var mı?”

“Bilmiyorum.”

Wu Ruo’nun kaşları çatıldı ve yine şu aynı cevap gelmişti: “Öyleyse Luecheng’de kimin en iyi dedikodulara sahip olduğunu biliyor musun? Her kattaki havadisleri kim bilir?”

“Yamen.” dedi görevli, “Yamen’deki ışınlanma düzenine girmek için sıraya giren insanlar, ışınlanma düzenine girmeden önce tüm katlarda dönen dedikodu hakkında sohbet etmeyi severler.”

“Diğer ülkelerden insanlar Ölü Ruhlar Krallığı’na geldikten sonra başka ülkelerden olduklarını açıklayamayacaklarını duydum. Doğru mu?”

“Evet.”

“Niye peki?”

“Çünkü biz Ölü Ruhlar Krallığındaki insanlar güneşi görmemek ve krallığın bölgesini terk etmemek için lanetlendik. Eğer güneşe maruz kalır ya da krallığının bölgesini terk edersek yok ediliriz. Klandan ayrılmak için insanlar bedenlerini diğer ülkeden insanlarla değiştirirler.” (Yani Hei ve tayfası da böyle mi yapmış, vay canına ama hayır onlar gerçek bedenleriyle geziyorlar eminim iksir falan alıyorlar)

Wu Ruo, görevlinin söylediklerine inanmayarak soğuk havayı içine çekti.

Eğer durum buysa, Hei Xuanyi bunu nasıl açıklayacaktı? Kullandıkları bedenler onların değil miydi?

Wu Ruo, Hei Xuanyi’nin sözlerini ve eylemlerini düşündü, hiç de vücutlarını değiştirmiş insanlara benzemiyorlardı.

Bu arada, büyükannenin güneş ışığı alamadığı için güneşten bu kadar etkilenip yanması normal miydi?

“Lanet sadece beden için değil, ruhlarınız da lanetlenir. Bu durumda bedeni değiştirmenin ne anlamı var?”

“Ödünç vücudu bir süre lanete direnmek için kullanabiliyoruz ve sonra yeniden kendi vücuduna dönmen gerekir.”

“Ödünç alınan beden ne olur peki?”

“İşe yaramaz, kavrulmuş bir cesede dönüşecektir.”

Wu Ruo: “…….”

Arabacının gerçeği söylemek konusunda isteksiz olmasına şaşmamalıydı.

Wu Ruo bir süre düşündükten sonra, “Eksiklik sendromu nedir?” diye sordu.

“Halkımız uzun yıllardır yeraltında saklandığı ve güneşe çıkamadığı için sıradan insanların soyundan gelenlerin bedenleri giderek zayıf düşüyor. 20 yıldan biraz daha uzun bir süre önce klanımızdaki bazı insanlar, bu hastalık yüzünden acı çekmeye başladı. Hasta bir kişinin vücudu soğuk havayla dolu ve cildi soğuktur. Dışarı verdiği nefes soğuktur ve kişi titremesini durduramaz. Bu tür hastalığı olan insanlar uzun yaşayamaz. Klanımızdaki tüm ünlü doktorlar tedavi konusunda çaresiz. Bu hastalığı kimse tedavi edemiyor. Daha sonra insanlar yavaş yavaş bu hastalığa güneş eksikliği sendromu adını verdiler ve bunun uzun süre güneş ışığının olmamasından kaynaklanan bir hastalık olduğunu belirttiler.”

“Birçok insan bu hastalığa yakalanıyor, değil mi?”

“Evet, giderek daha fazla insan hastalanıyor, çoğu anne hamileyken bebeğe aktarıyor, çok fazla çocuk doğumdan kısa bir süre sonra ölüyor. Son yıllarda hayatta kalabilen çocuk sayısı gitgide azaldı.”

Wu Ruo kaşlarını çattı, Hei Xuanyi’nin ülkesindeki durumun bu kadar kötü olacağını beklemiyordu.

“Kimse laneti bozamaz mı?” (Sen yapacaksın reis başrolsün)

“Bilmiyorum.”

Wu Ruo’nun aklında hala birçok şüphe vardı ama görevli ona cevap veremezdi. Bu yüzden sadece Hei Xuanyi’yi bulacak ve sonra meseleyi açıklığa kavuşturacaktı.

Dilin büyüsünü çözdü ve görevliye odadan çıkmasını söyledi.

Wu Ruo kapıyı kapattı ve Eggie heyecanla yanına koştu: “Baba, seninle banyo yapmak istiyorum!”

Gülümsedi ve oğlunu kucağına aldı: “Tamam.”

Eggie sonunda babasıyla banyo yapabileceği için çok heyecanlıydı.

Wu Ruo da çok mutluydu. Çocuğuyla günler sonra ilk kez banyo yapacaktı. Giysilerini çıkardı ve onu suya koydu.Vücudu buharda pişirilmiş bir mantı kadar beyazdı. Wu Ruo gerçekten onu ısırıp sevmek istiyordu.

Eggie kıkırdadı, “Baba, çabuk yanıma gel.”

“Hadi bakalım.” Wu Ruo pantolonunu çıkardı ve suya adım attı.

Eggie merakla işaret etti, “Baba, benim küçük Eggie’m neden bu kadar küçük ve senin küçük Ruo’n neden bu kadar büyük?”

“…….”

Wu Ruo gözlerini devirdi: “Çünkü ben bir yetişkinim, tabii ki senden büyük olacağım.”

“Babam senden uzun, o senden büyük mü?”

Wu Ruo’nun yanakları açıklanamaz bir şekilde yanmaya başladı ve kabul etmeyi reddetti: “Ben ondan daha büyüğüm.”

“Baba, küçük Ruo’nun etrafında neden siyah kürk var?”

Wu Ruo: “……”

Eggie yine göğsündeki kirazları işaret etti: “Baba, neden göğsümüzde iki kırmızı leke var?”

Wu Ruo: “……”

Bu çocuğun neden bu kadar çok sorusu vardı?

Çocukla banyo yaptığına pişman olmuştu, şimdi ne yapmalıydı?

“Çocuklar, fazla soru sormamalıdır.” Wu Ruo onu göğsüne çekti: “Saçlarını yıkayacağım.”

Eggie mutsuz bir şekilde somurttu.

“Bu soruları sonra babana da sor.”

“Babam bana cevap vermiyor.”

“Sormazsan sana cevap vermeyeceğini nereden biliyorsun?”

Wu Ruo saçını yıkadı, sırtını sabunladı  ve onu duruladı. Sonra sıra ona geldi. Baba ve oğul ikisi en sonunda yatakta yatıyordu. Ruo kendini tutamadı ve rahat bir nefes aldı: “Çocuk sahibi olmak oldukça yorucu.”

Çocukla banyo yapmak, küçük bir ataya* hizmet etmek gibiydi. (Ata derken yaramaz serseri başına buyruk zaman zaman çok daha kötü anlamda kullanılan bir terim)

Eggie, Wu Ruo’nun göğsünde mutlu bir şekilde yatıyordu: “Babamla uyuyabilmek harika.”

Wu Ruo gülümsedi, başını kaldırdı ve küçük yüzünü öptü: “Şimdi uyu.”

Eggie göğsüne yattı: “Ben sadece böyle uyuyabilirim.”

“Tamam, benim küçük atam, istediğin gibi uyuyabilirsin.”

Wu Ruo hafifçe sırtını sıvazladı ve onu uyumaya ikna etti. Eggie gözlerini kapadı ve uykuya daldı. Ancak, uyurken çok huzursuzdu. Sık sık pozisyon değiştirmeyi seviyordu. Birkaç kez, Wu Ruo nun suratını tekmeledi ve uyandırdı, bu yüzden onu ayrı bir kenara koyup uzanmak zorunda kaldı.

……

Sabahleyin, hanın dışında çan çalan bir bekçi vardı: “şafak zamanı geldi-“

Wu Ruo gong sesini duyduğunda, gözlerini açtı ve çocuğun hala uyuduğunu gördü. Bu yüzden dikkatle yataktan çıktı. Bornozunu giydi ve büyükanneyi görmek için yan odaya gitti.

Büyükanne uzun zaman önce uyanmış, Wu Ruo’nun onun için aldığı bornozu giymiş ve saç tokasını takmıştı. Masada oturmuş ve gülümseyerek çay içiyordu.

“Büyükanne, iyi misin?”

Kadın başını salladı.

“Dün gece iyi uyudun mu?”

Kadın yine başını salladı.

Wu Ruo birkaç kez ona hangi şehre yerleşmek istediğini sormaya çalıştı, ancak kelimeler ağzına geldiğinde hiçbir şey söyleyemedi, büyükannenin tekrar ağlayacağından endişelendi. En sonunda o an gelene kadar beklemeye karar verdi.

Kahvaltıdan sonra onu ve Eggie’yi handa bırakıp, tek başına ayrıldı.

Görevli dün gece Ölü Ruhlar Krallığından insanların, krallığı terk edemeyeceğini söylemişti. Hei Xuanyi’nin ona krallığı terk edebildiklerini söylediğini hatırladı, bu denizin dibindeki geçidin açılmasıyla ilgili olmalıydı. Yabancıların bundan haberi yok gibiydi.

Wu Ruo’nun soyadı Hei olan aile hakkında bilgi toplamaktan başka seçeneği yoktu. Hei Xuanyi’nin mali gücü ve efsun beceri seviyesi sayesinde, birileri onu tanıyor olmalıydı.

Wu Ruo tarafından ruhun dili tekniğiyle büyülenen kişi dürüstçe cevap verdi.”Kraliyet ailesinin ve kadim ailenin soyadı Hei.”

Wu Ruo kaşlarını kaldırdı: “Kraliyet ailesi mi?”

Hei Xuanyi’nin kraliyet ailesinin bir üyesi olması şaşırtıcı olmazdı. Gözlerinde Hei Xuanyi’nin kimliği hiç de öylesine biri olmamıştı zaten.

“Kadim aile kimler?”

“Kadim aile, eski kraliyet ailesidir.”

Wu Ruo: “…..”

İki aile de Hei olmalıydı zaten, arada ne fark vardı ki?

Wu Ruo bu ayrıntıyla ilgilenmedi: “Hei Xuanyi adında bir adam tanıyor musunuz?”

“Bilmiyorum.”

“Hei Xuantang peki?”

“Bilmiyorum.”

“Hei Gan, Hei Xin, Hei Chao, Hei Ye…” Wu Ruo tanıdığı birçok kişinin adını sordu.

“Bilmiyorum.”

Wu Ruo ruhen çöktü.

Soyadı Hei olan her eve gidip onu tekrar bulması mı gerekecekti yani?

“Kraliyet ailesi nerede yaşıyor?”

“Kesinlikle birinci kat.”

“Ya kadim ailenin insanları?”

“Bizim katımız olan on sekizinci katta ikamet ettiklerini duydum. Nerede oldukları belirsiz ve onları bulmak zor.”

Sonra Wu Ruo birkaç kişiye aynı soruyu sordu ve cevaplar benzerdi Hepsi Hei Xuanyi’yi tanımadıklarını söylediler.

Çok geçmeden öğle oldu. Eggie ve büyükannenin hala handa onu beklediklerini düşündü, bu yüzden sorgulamaya devam etme fikrinden vazgeçti.

Wu Ruo hana döndüğünde, arka bahçeden Eggie’nin bağrışlarıyla dolu gürültülü sesler duydu: “Kötü adam, teyzemi bırak, teyzeme bir daha dokunursan seni döverim!”

“Bu tavırların sırf beni dövmek istiyorsun diye mi?” Konuşan kişi bir erkekti.

Görevli nazikçe uyardı, “Misafir bayım, burası arka bahçe. Diğer misafirler dinleniyor. Lütfen alçak sesle konuşabilir misin?”

Wu Ruo aceleyle arka bahçeye girdi ve orta yaşlı bir adamın büyükannenin bileğini tuttuğunu gördü. Büyükanne, orta yaşlı adamın çocuğa zarar vermesini önlemek için Eggie’yi arkasında alıp kendini siper etmişti.

Ruo asık bir yüzle sordu: “Burada, ne oluyor?”

Wu Ruo’nun geri geldiğini gören Eggie’nin gözleri parladı: “Baba!”

….

.
.
.
.

“Dayanamadım bölümü yorumlayacağım. Öncelikle Eggie püüğ sana onlar nası sorulardı yüzümüz kızardı alskakkaks.

İkinci olarak lanet ne değişikmiş değil mi, aslında tahmin ediyorduk. Ama şu başkasının bedenlerini alma olayı hala gizemli. Klanın adı Ölü Ruhlar Krallığı. Şimdi bedeni alınan ruhlar ne olur ölür mü? Kafa yakan sorularda bugün 🥲 Bir de şu detay var, bizim Hei hayaletleri kontrol edebiliyor ya, bir nevi bedenlerini aldıkları ruhları kontrol ederek mi böyle bir güç edindiler acaba? Yani önce bedenlerini alıyor sonra ruhlarını asker gibi emri altına alıyor.

Bu arada şu Golaing Kasabasını yok eden hayalet tekniği vardı ya, mavi kitaplı adam yapmıştı hatırlıyor musunuz? Hei demişti ki, aslında o tekniği kullanamadı yeterince güçlü değildi, benim gerçek düşmanım o tekniği rahatlıkla kullanabilir. Ultra güçlü biri yani… Sanırım biz bu adamla çoktan tanıştık millet

Üçüncü olarak, Kadim aile ve kraliyet ailesi ikisi de soy ismi Hei. Birisi birinci katta yaşıyor, diğeri Ruo’nun şimdi içinde bulunduğu on sekizinci kattalar.

Birinci katta yaşayan kraliyet ailesi bizim Hei Xuanyi ve tayfası, diğer kadim kraliyet ailesine gelince, bence onlar şu yeni yakışıklı beyimiz ve tayfası, yani bu benim tahminim. Öyle işte. Siz ne diyorsunuz?

Öpüyorum hepinizi görüşmek üzere.👋”

Yorum

0 0 Oylar
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
0
Düşüncelerinizi duymak isterim, lütfen yorum yapın🫶x

Ayarlar

Karanlık Modda Çalışmaz
Sıfırla