Yang Meng’in amcası Bai Luoyin’e dört adam gönderdi; bunlar Ma Tu(keltoş), Lala Man(aşağılık sürüngen), San Zhazi(malın oğlu), Si Lingdang (küçük çan)’dı. Sadece lakaplarından bile pek de zeki bir grup olmadıkları anlaşılıyordu ve biraz beyinleri olsa bile, hangi kıvrak zekâlı insan böyle bir şey yapabilirdi ki?
Ma Tu önündeki beş yıldızlı lüks otele boş gözlerle bakarken, ellerine tükürmekten kendini alamadı. Ardından, iki elini birbirine kenetledi ve tükürük yoğunlaşana kadar ovuşturdu, bu sırada son derece heyecanlı bir ifade takındı.
“Bugün sesimi kaybedene kadar ağlayacağım.”
San Zhazi’nin kafası karışmıştı: “Ağlamanın bedeli 300 yuan ama o çocuk her birimize sadece 200 yuan verdi. Sesini kaybedene kadar ağlarsan, biz kaybetmiş olmaz mıyız?”
“Ona 100 yuan vermişim gibi kabul edin o zaman.”
“…..”
Lala Man bir duvarın dibine çömeldi ve Ma Tu’ya baktı. “Neden?”
“Ona böyle pahalı bir yerde ziyafet vermesini kim söyledi!”
Si Lingdang hiçbir şey söylemeden bir kenarda durdu. Önünden teker teker geçen lüks arabalara baktıkça kararsızlığı daha da artıyordu.
“Lingdang, ne yapıyorsun?”
“Burada park etmiş araçların hepsinin orduya ait olduğunu fark ettim. Bu kişi kesinlikle sıradan biri değil!”
“Hadi canım! Burada ziyafet veren kişinin bizimle aynı ahlaki duruşa sahip olduğunu mu düşünüyordun yoksa?”
“Hayır, öyle değil… Demek istediğim, burayı aptalca basmayalım. Eğer içeri girersek, en az üç yıldan beş yıla kadar hapiste kalabiliriz…”
“Şu boktan dırdırından kurtul. Bizim için utanç kaynağından başka şey değilsin. Ayrıca, bu iş bittiğinde, 1000 yuan daha verecek. Bunu istemiyor musun?”
Si Lingdang sıra sıra dizilmiş güvenlik görevlilerine bakıp sessizliğini korudu.
“İçeri giren birini görüyorum. Biz de içeri girelim. Davetiyeyi çıkarın ve her şeyi plana göre yapın. İçeri girdiğimizde, kendini aptal durumuna düşürme.”
“Bekle!” Si Lingdang aniden durdu.
San Zhazi’nin sabrı tükeniyordu, “Biraz daha akıllı olabilir misin? Parayı istemiyorsan, bana ver.”
“Ben… Sanırım gazetecileri gördüm.”
Diğer üçü Si Lingdang’ın görüş alanını takip etti.
“Eğer şans eseri onlar da düğün törenini canlı yayınlamak için içeri girmeye çalışıyorlarsa, Beijing Evening News’in bugünkü manşetlerini atanlar kesinlikle biz olacağız. Artık bu parayı istemiyorum. Eğer siz yapmak istiyorsanız, yapın.”
Si Lingdang ayrılmak niyetiyle öfkeyle arkasını döndü.
Ma Tu böğürdü, “Geri dönün!”
Ma Tu’nun öfkelenmek üzere olduğunu gören San Zhazi hemen onu ve Si Lingdang’ı yakaladı ve onları çağırdı. “Kavga etmeyi bırakın, onlar sadece muhabir değil mi? Hepimiz oraya gidip o ikisini yakalasak işe yaramaz mı? Biz dört kişiyiz ama onlar sadece iki kişi.”
“Kesinlikle!” Lala Man’in cesareti yüz kat arttı. “Ekipmanlarını da çalabiliriz böylece! Bu adamlar çok para edeceğe benziyor!”
“Pekala! Biz bunu yapabiliriz!” Ma Tu da katıldı. “Artık ağlamayacağız. Zaten ağladıktan sonra sadece 1000 yuan alacaktık. Taşıdıkları eşyaları çalıp satabiliriz. Kesinlikle 5000 yuandan fazlaya satılacaktır. Daha sonra bize ödedediği parayı patronun yeğenine geri verebilir ve çok riskli olduğu için bunu yapmak istemediğimizi söyleyebiliriz.”
“Günün sonunda, akıllı olan Dage[büyük abi]. Ha, ha, ha…”
Sonuç olarak, dörtlü sinsice iki muhabire yaklaştı.
Bu iki ‘muhabir‘ Gu Hai tarafından geçici olarak işe alınmış, hatta onlara yerinde çekim yapmak için ekipmanı nasıl kullanacaklarını öğretmek zorunda kalmıştı. Çünkü birazcık aklı olan herkes buraya gelip riske girilmeyeceğini çok iyi biliyordu. Sonuç olarak, ikisi de davetiyeleri olmasına rağmen içeri girmeye cesaret edemeden otelin ön kapısında oyalandılar.
Ma Tu mükemmel fırsatı bekledi ve arkasındaki üç kişiye el salladı. “Yaklaşın. Önce onlarla dostmuş gibi davranalım, sonra da onları ıssız bir yere çekelim. Sonra da saldırabiliriz.”
Üçü de başlarını salladı ve kayıtsızca Ma Tu’nun peşinden gitti.
Kamerayı taşıyan ‘muhabir’ cesaretini toplayıp girişe doğru yürümeye başlamıştı ki, aniden hırsız görünümlü dört kişinin kendisine doğru geldiğini gördü.
“Hey, dostum! Şurada konuşalım.”
“Ahhhh!!”
İki sahte muhabir uluyarak birbirlerine danışmadan otelin arkasındaki küçük yola doğru kaçarken, dört adam onları acımasızca takip etti. Sahte muhabirler onların tavırlarına bakınca, dört sivil giyimli polis tarafından takip edildiklerini düşündüler. Ekipmanı hızla bırakıp bir taksi çevirerek kaçmaya başladılar.
“Ne haltlar dönüyor burada?” Si Lingdang şok içinde kaşlarını kaldırarak kameraya baktı.
San Zhazi derin bir nefes aldı, “Ben nereden bileyim?”
La La Man başını kaşıdı, “Bu ekipman çalıntı mal mıydı acaba?”
“Kimin umurunda!” Ma Tu hiç tereddüt etmeden ekipmanı omzuna koydu, “Gidelim. Bunları satacak bir yer bulmalıyız. Bunlarla bu ay çalışmamıza gerek bile yok.”
“Vay anasını! Planımız gerçekten işe yaradı!”
“Ha, Ha, ha…”
.
.
.
Böylece Ukemizin tuttuğu dört yarım akıllı,sememizin tuttuğu sahte muhabirleri alt etti. Bir başka deyişle ikisi de anne babalarını düğününü skandala çevirmek yerine, birbirlerini sabote ettiler iyi mi 😅