Comeback of the Abandoned Wife Bölüm 237

Jixi kollarını göğsünde kavuşturdu ve kaşlarını çattı, “Boyutundan emin misin? Çok küçük. Kalan kısım ikiye bölündüğünde taş işe yaramaz bir taş haline gelir mi?”

Wu Ruo gözlerini devirerek Jixi’ye baktı. Eğer tereddüt etselerdi, taşı kesmenin hiçbir yolu olmayacaktı. Ama endişelenmek için iyi bir sebepleri vardı.

You Ye kaşlarını çattı, “Ama bu kadar küçük bir parçadan bir çocuk yapabileceğimize emin misin?”

“Bilmiyorum.” diye yanıtladı Wu Ruo, “Bir fikrim var. Belki bunu iblis canavar gibi diğer canlılarla deneyebiliriz. Üç yedi Taşı’nda iblis canavarı kanı ve eti kullanabiliriz.”

Jixi, “Üç yedi Taşı’nda iblis canavarı eti ve kanı kullanmak israf olmaz mı?” diye sordu.

“İnsan eti ve kanı mı kullansak?” diye sordu Wu Ruo.

“Sen ne düşünüyorsun?” diye sordu You Ye Yeji’ye.

“Üç yedi Taşı üç ruh ve yedi ruhtan oluşan bir taştır. Eğer taşı farklı parçalara bölersek, bu ruhların ve aurasının tamamlanmayacağı anlamına mı gelir?”

Wu Ruo. “…….”

Mantıklıydı.

Bu şekilde pes edemezlerdi.

“Efsaneler, Üç yedi Taşı’nın üç ruh ve yedi ruh içerdiğini söylüyor, ancak içinde üç ve yedi ruh olup olmadığını bilmiyoruz.”

You Ye böyle ısrar edince Yeji, “Deneyelim. Eğer denemezsek, gitmezsiniz zaten buradan.” dedi.

You Ye dürüstçe “Kararınıza saygı duyacağım.” dedi.

“Taşı kesmeyi deneyebilir misiniz?” dedi Yeji.

Jixi yatağına uçtu ve yastığın altına sakladığı kutuyla birlikte dışarı çıktı. Kutuyu masanın üzerine bırakarak, “Kim kesecek ve nasıl kesecek?” diye sordu.

Yeji ve You Ye birbirlerine baktılar ve parmaklarını bile kıpırdatmadılar.

“Ben keseceğim.” Wu Ruo deposundan güzel bir kılıç çıkardı. Kılıcı Üç yedi Taşı’na doğrulttu, “Buradan küçük bir parça keseceğim, bir sorun mu var?”

Yeji, “Hayır. Kes şunu!” dedi.

“O zaman bunu yapacağım.” Wu Ruo derin bir nefes aldı ve Üç yedi Taşı’nı hafifçe kesti. Bir şey çatırdadı.

“O ses de neydi?” Jixi şaşırdı ve Üç yedi Taşına baktı.

You Ye kaşlarını çattı, “Üç yedi Taşı kırıldı mı?”

“Olamaz.” Wu Ruo kılıcı kaldırdı ve kılıç ikiye bölündü.

Diğerleri de şaşırdı.

“Kılıç kırılmış mı?” You Ye, taşı kontrol etti, “Herhangi bir kesik veya hasar yok, bu da kılıçla olamayacağı anlamına geliyor.”

Wu Ruo. “…..”

Üç yedi Taşı pürüzsüzdü ama kesilmesi zordu. Değerli kılıcının bir hiç uğruna kırılması çok kötü olmuştu.

“Hâlâ deneyecek misin?” diye sordu Jixi.

Wu Ruo kaşlarını çattı, “Kılıcımla kesemeyeceğimize göre nasıl deneyebilirim ki?”

You Ye Üç yedi Taşını aldı ve ona çok yakından baktı. Bir yumru gibi görünüyordu. Taşı sıkıştırdı ve çekti. Taş oldukça esnekti. Taşı yere bırakarak konuştu, “Taşın bir kısmını çıkarmayı deneyebilir miyiz?”

Yeji başını sallayarak “Yapalım!” dedi.

Kırık kılıcı bir kenara fırlatan Wu Ruo, Üç yedi Taşı’nın bir parçasını baş ve işaret parmağıyla sıkıştırdı ve daha da çekti.

Parçayı çekerek kapıya ulaştığında, Sanqi Taşı’nın çoğundan ayrılmamıştı.
İyi olan şey ise bağlantı kısmının gittikçe inceliyor olmasıydı.

Yeji, Üç yedi Taşını masanın üzerinde sıkıca tutarak, “Ruo, daha fazla çek!” dedi. “Oluyor.”

Wu Ruo birkaç metre dışarı çıktı, “Ne oluyor! Henüz kırılmadı!”

“Daha ileri git. Belki işe yarar.” dedi Yeji.

Çekmenin daha ince kısmına bakan You Ye bir an düşündü ve sonra yerdeki kırık kılıcı alıp daha ince kısma fırlattı. Taş ince kısımdan hemen ayrıldı.

“Ah!”

Wu Ruo kuvvetin etkisiyle yere düştü.

You Ye, “Ruo, iyi misin?” diye sordu.

“İyiyim.” Wu Ruo tekrar ayağa kalktı.

Diğerleri Wu Ruo’nun iyi olduğundan emin oldukları için dikkatlerini masanın üzerindeki Üç yedi Taşına odakladılar.

Yeji rahatlayarak şöyle dedi: “Ruhani gücü eskisi kadar güçlü. Kötü bir işaret yok. Çıkarılan kısım da yavaş yavaş iyileşiyor. Bu durumda Üç yedi Taşı ikiye bölünebilir. Ancak hala üç ruh ve yedi ruhun tam bir setine sahip olup olmadığından veya hala bir insana dönüşüp dönüşemeyeceğinden emin değiliz.” Üç yedi Taşı’nı kutusuna geri koydu.

“Üç yedi Taşı kırıldı mı?” diye sordu Wu Ruo aceleyle.

“Hayır.” diye yanıtladı You Ye.

“Harika!” Wu Ruo çıkarılan parçayı uzattı, “Bununla ne yapmalıyız?”

Jixi endişeyle, “Ruo, tuttuğun parçaya kan sıçramış!” dedi.

Hem You Ye hem de Yeji kaşlarını çattı.

Wu Ruo daha yakından baktı ve üç yedi Taşı’nın üzerinde iki damla kan olduğunu fark etti, “Üzerinde neden kan var?”

Elini kontrol etti ve deride yere çarpmaya bağlı olabilecek bir çizik keşfetti. Ve kan yanlışlıkla taşın üzerine damlamıştı.

“Şimdi ne yapmalıyız?” diye sordu Wu Ruo.

“Senin kanına sahip olduğuna göre, işleyebileceği tek kan senin kanın.” diye kaşlarını çattı You Ye.

Wu Ruo, “Bu kadar küçük bir taştan çocuk yapalım demiyorsun, değil mi?” dedi.

“Başka ne seçeneğimiz var, onu şeytani bir canavara dönüştürmek için çalışacak mısın hala?”

Wu Ruo’nun kanıyla şeytani bir canavar yapmak Wu Ruo için kabul edilmesi zor bir şeydi, “Hayır, hayır! Bu şeytani bir canavar olamaz.” Birden sol elinin avuç içinde şiddetli bir acı hissetti. Baktı ve bir et parçasının kesilmiş olduğunu gördü.

Wu Ruo bunu yapan kişiye baktı, “Jixi, ne yapıyorsun?”

Jixi kılıcındaki kanı silmek için Üç yedi Taşının küçük bir parçasını kullandı ve yerdeki küçük insan eti parçasını aldı,

“Fikri sen buldun. Çocuğu kendi kanın ve etinle yapmak mantıklı.”

Wu Ruo. “……”

You Ye, Wu Ruo’ya bir ağrı kesici verdi ve Wu Ruo’nun elini tutarak küçük taş parçasının üzerine daha fazla kan damlası sıktı.

“Bundan emin misiniz?” diye sordu Wu Ruo.

Çocuk ancak bir arı kadar büyük olabilir. Nasıl kaldırılabilir?

“Endişelenmeyin. Onu bir çocuğa dönüştürememe ihtimalimiz var sonuçta.” dedi You Ye.

Bu Wu Ruo’ya mantıklı geldi. Bu yüzden You Ye’yi durdurmadı, “Çocuğu kim şekillendirecek?”

“Şekillendirmeye gerek yok. Tek yapman gereken kan ve eti karıştırmak.” You Ye, yeterince kanları olduğu için Wu Ruo’nun kesiğini sarmaya başladı.

“Şekillendirmeye gerek yok mu?”
Ancak Wu Ruo’nun rüyasında Hei Xuanyi çocuğu kendi elleriyle şekillendirmişti, “Belki de yapılması gerekiyordur.”

Ye Yeji, Wu Ruo’nun kanını ve etini üç yedi taşında karıştırdı, “Senin kanın ve Hei Xuanyi’nin eti bir arada olsaydı, çocuğun sizden birine benzemesini istiyorsan çocuğu yeniden şekillendirmen gerekirdi.”

“Bu nedenini açıklıyor. Bu çocuğun bana benzemesini istiyorum. Ne yapmam gerekiyor?”

Çocuğa dönüştürememiş olsalar bile Wu Ruo’nun bu çocuğun kendisine benzeyebileceğine dair hâlâ umudu vardı, çünkü Hei Xuanyi’nin zaten kendisine benzeyen bir çocuğu vardı.

“Bu konuda endişelenmene gerek yok. Bu çocuk senin kanını ve etini taşıyor. Tıpkı sana benzeyecek.”

Üç yedi Taşı’nın küçük parçası kanı ve eti emerken Wu Ruo “Ne kadar sürer?” diye sordu.

“Tamamen ıslandığında.” Sanqi Taşı’nın küçük parçasının Wu Ruo’nun kanını ve etini tamamen emmesi yaklaşık 15 dakika aldı.

Yeji küçük topu Wu Ruo’ya uzattı, “İşte oğlun!”

Jixi, “Bu kadar mı, insan olabilir mi?”

“Evet, onu ruhani güçle beslediğimiz sürece.”

“…….”

Wu Ruo küçük topa çok dikkatli baktı. Ama top çok küçük olduğu için kendini çok garip hissediyordu.

Umarım bir insana dönüşür.

You Ye Wu Ruo’nun omzunu sıvazladı, “Onu her gün ruhani güçle beslemeyi unutma. Çocuk olup olamayacağı tamamen sana bağlı.”

“Küçük parmağım kadar. Çocuk olsa bile onu büyütebileceğim konusunda endişeliyim.”

Küçük bir parmak büyüklüğündeki çocuğu hayal etmek You Ye’yi eğlendirdi. Ama yine de Wu Ruo’yu teselli etti, “Şimdi yapman gereken ilk şey, çocuk olmayı başarana kadar ona bakmak. Bundan sonra yapacak başka bir işin olacak. Merak etme, ben onun yengesiyim. Her gün onu görmeye geleceğim.”

“Ben de gideceğim!” dedi Yeji.

Wu Ruo gözlerini devirerek, “Saraya döndüğünde onu nasıl göreceksiniz?” diye sordu.

“Onu görmek için gizlice saraya gireceğiz.” dedi Jixi.

Wu Ruo, “Dua edin de muhafızlar tarafından suikastçı olarak tutuklanmayasınız.” dedi.

Jixi gururla, “O halde önce muhafızlar bizi yakalayabilmeli değil mi?” dedi.

You Ye gülümsedi, “Eğer yakalanırsak, İmparator’a Wu Ruo’nun bizi ona suikast düzenlemek için gönderdiğini söyleyeceğim.”

Wu Ruo, “Zalimce bir fikrin var.” dedi.
Küçük topu elinde tutarak uzaklaştı, “Kardeşime bana zorbalık yaptığını söyleyeceğim!”

You Ye ona yetişti ve yalvardı, “Hadi ama şaka yapıyorum.”

Jixi kapıyı kapattı ve onlar gittikten sonra sordu, “Sence başarılı olacaklar mı?”

“Umarım başarırlar.” Yeji gelecekte İmparator’un asık suratıyla uğraşmak zorunda kalma fikrinden hoşlanmıyordu.

Wu Ruo, Wu Zhu’nun odasına döndüğünde, küçük topu içine koymak için deposundan bir sihirli alet çıkardı.

“Ruo, bu nedir?” diye sordu Wu Zhu.

Wu Ruo küçük topa ruhani güç enjekte ederken cevap verdi, “Bunun benim oğlum olduğunu söylesem bana inanır mısın?”

Wu Zhu.  “…..”

You Ye tam o anda araya girdi. Wu Zhu’nun elini tutarak şöyle dedi:
“Hadi yemeğe gidelim.”

“Bensiz gidebilirsiniz. Bana yemeğimi göndermelerini söyleyin.” dedi Wu Ruo.

“Tamam o halde.”

You Ye ve Wu Zhu odadan çıktılar ve Wu Qianqing’in muhafızıyla karşılaştılar.

“Efendim, Lord Hazretlerinden bir mesaj var. Kendi bahçenizde öğle yemeği yemenize izin verildi.”

Wu Zhu çok üzgün hissetti, “Görünüşe göre babam birlikte olmamızı kabullenmekte zorlanıyor.”

“Beni kabul edecekler.” You Ye, Wu Zhu’yu kollarının arasına aldı.

Üç yedi Taşını ikiye bölmeyi ve onu kendi çocukları yapmayı başardıkları sürece, Wu Qianqing ve Guan Tong onları kabul edebilirdi.

……..

Ertesi sabah, Hei Xuantang sabah toplantısından döndükten sonra Wu Qianqing ve Guan Tong’u memnun etmek için Eggie’yi getirdi.

Wu Qianqing ve Guan Tong, Eggie ile vakit geçirirken kendilerini çok daha iyi hissediyorlardı. Öğle yemeğinde Wu Ruo, Eggie’yi biraz kestirmesi için Wu Zhu’nun odasına götürdü.

Eggie, Wu Zhu’nun odasına girer girmez, küçük Üç Yedi Taşı topunun bulunduğu sihirli kaba koştu. “Bu benim küçük kardeşim mi?” diye sordu.
.
.
.

“Ya zeki bebeğim benim, hemen anladı. Size bir sürprizim var.😻

Sınırlı sayıda fanartlarımızın birinde aşağıdaki resmi görmüştüm. Ve anlamlandırmakta zorlanmıştım. Yapan kişi Xuanyi ve küçük Ruo diye not düşmüştü. Gördüğümde acaba Ruo da Alice gibi küçülten bir iksir mi içecek derken… bu bölüm anladım bu gelecek olan minik bebeğimizmiş, of ağlıcam 🥺 çok güzeller değil mi, spoiler sayılmaz çünkü sonraki bölümde doğacak. Kalbimi çaldın yine yazar 💘”