Switch Mode

Comeback of the Abandoned Wife Bölüm 256

You Kardeşler

Wu Ruo ailesiyle akşam yemeği yedikten sonra, Junxing’e bir mesaj bırakmak için Hei Xuantang’ın malikanesinden Lanshan Restaurant’a gitti ve onları 10 Ağustos’ta Lanshan Restaurant’ta görmek istediğini söyledi.
Lanshan Restaurant’tan çıktığında bir grup insan tarafından durduruldu.

Liderler, benzer ve yakışıklı yüzlere sahip iki adamdı.  İkisi de lüks kıyafetler giymişti ve Wu Ruo’ya bir gülümsemeyle bakmaktaydı.

Wu Ruo’nun kim oldukları konusunda kafası çok karışıktı.

Mavili adam, “Panyang, seni zar zor tanıdım kardeşim.  Ama babamıza çok benziyorsun.”

Wu Ruo’nun kafası karışmıştı.  “Sizler Panyang’ın ağabeyleri miydiniz?”

Onları gözlemledi.  Anneleri Su Baishuang’a yarı yarıya benziyorlardı.  Ama *ikiz* gibi görünüyorlardı. (Eşek öpücüğü ne bilmiyorum ikiz diye çevirdim sorry)

Yanwu, Wu Ruo’nun onlara yabancı gibi baktığı için üzgündü, “Panyang, bizi hiç mi tanımıyorsun?”

You Yanwu üzgün bir şekilde, “Panyang, ben senin büyük kardeşin You Yanwen’im ve bu da ikinci kardeşin You Yanwu.  İyileştiğine göre artık bizi unuttun mu?”

Wu Ruo, kim olduklarını zaten söyledikleri için sordu, “Sadece neden burada olduğunuzu merak ediyorum.”

You Yanwu gülümseyerek, “Karaborsa tarafından düzenlenen bir yarışma olacağını duydum.  Biz de buraya kaydolmak için geldik. Senle karşılaşmak çok büyük bir sürpriz.”

You Yanwen kollarını Wu Ruo’ya doladı ve gülümseyerek, “Son zamanlarda çok para kazanmış olmalısın, değil mi?”

Wu Ruo kollarından kayıtsız bir şekilde kaçındı.

You Yanwen buna hiç aldırmadı ve yine de gülümseyerek, “Artık çok paran olduğuna göre, kardeşlerine bakman gerekmiyor mu?”

Wu Ruo sordu, “Sana çok para kazandığımı kim söyledi?”

“Bize biri söylemek zorunda mı?”  You Yanwen, Wu Ruo’nun lüks kıyafetlerini çekti, “Şuna bak.  Nakış yaptığı ipek kalitesine ve mor altın iplere bakın.  Her parça en az elli bin tael gümüşe mal oluyordur, temelde benim için süper güzel bir büyü silahı.”

Yoy Yanwu’nun gözleri Wu Ruo’nun kıyafetlerinde oyalandı ve bir gülümsemeyle dedi ki, “Bize bir iki milyon ödünç verebilir misin?  Paramız olduğunda sana geri ödeyeceğiz.”

Wu Ruo alay etti.  Ne soyguncu biri ama!  Bir milyonu bu kadar kolay istemeye nasıl cüret ederler?

Onu aptal olarak mı görüyorlardı?
Kıyafetlerini geri çekti.  Saçmalıklarına aldırmadan sordu,

“Son zamanlarda Hayalet Büyükanne’yi gördünüz mü?”

“Hayalet Büyükanne?”  Yanwu’nun kafası karışmıştı, “Teyzemizi mi kastediyorsun?  Onu görmedik.”

You Yanwen de başını olumsuz salladı.

Wu Ruo arkasını döndü ve gitti.
“Bekle.  Neden ayrılıyorsun?”  You Yanwu ve Yanwen aceleyle ona yetişti,

“Bu kadar soğuk kalpli olamazsın, değil mi?  Madem rahat bir hayat yaşıyorsun, bizi hiç umursamıyor musun?”

“Rahat bir hayat yaşarken peki siz beni ve Hayalet Büyükannemi umursamayı hiç düşündünüz mü?”

Yanwen alayla “Yapmadık mı?  Uzun yıllar boyunca baban, sana düzenli bir hayat vermek için seni eve döndürmek için pek çok kez denedi.  Ama teyzem babamla eve gitmeye istekli değildi.  Ve sen babanın gerçek oğlusun ve o seni uzun yıllar himayesinde tuttu.  Anneni aramadıysan ya da sen…”

Öksürdü ve cümlesini tamamlamadı.

Wu Ruo onun ne söyleyeceğini tahmin edebiliyordu.  Panyang aptal olmasaydı, Su Baishuang, nasıl olursa olsun onu You ailesine geri götürecekti.

“Neden cümleni bitirmiyorsun?”

You Yanwu, “Kızını kaybettiği için aklını kaybetmeseydi ve seni oğluyla karıştırmasaydı, sen ve biz bunca yıl ayrı kalmazdık.
Gerçek kardeşler kadar yakın olurduk.”

Wu Ruo, bir keresinde Hayalet Büyükannenin yeğenini değil kızını kaybettiğini tahmin ettiğini böylece doğruladı.  “Kızını nasıl kaybetti?” diye sordu.

You Yanwu, cadde yoldan geçenlerle dolu olduğu için devam etmedi.

“Daha akşam yemeği yemediniz de mi?”  dedi Wu Ruo, Lanshan Restaurant’a bakarak.

“Henüz değil.”  You Yanwen ve You Yanwu, Wu Ruo’ya gülümseyerek, “Bize bir akşam yemeği ısmarlayacak mısın?” dediler.

“Evet.”

Wu Ruo onları içeri davet etti.
Restorana girdiklerinde Wu Ruo, You Yanwen’in birinci kattaki arkadaşları için iki masa istedi ve kardeşlerle birlikte yukarı çıktı.

You Yanwu oturduktan sonra bir sürü pahalı yemek sipariş etti.

Garson gittikten sonra sırıttı, “Hiç bu kadar güzel bir restoranda yemek yemedim.  Bu kadar çok yemek sipariş etmemde bir sakınca yok, değil mi?”

Wu Ruo onlara bir fincan çay koydu,

“Bana Hayalet Büyükanne hakkında bir şey anlattığın sürece, sana burada altın değerinde akşam yemeği ısmarlayabilirim ve istediğin kadar sipariş verebilirsin.”

“Bunca yıl sana kızı hakkında hiçbir şey söylemedi mi?” diye Yanwen sordu.

Wu Ruo gözlerini devirdi ve “Bildiğin gibi, Hayalet Büyükanne deli ve dilsiz.
Bana ondan nasıl bahsedebilir?”

“Haklısın. on yıllardır çıldırmış durumda.”  Yanwen içini çekti,
“Aklını kaybetmeden önce güzelliğiyle ünlüydü.  Ondan daha güzel bir kadın görmedim.”

“Ne kadar güzel?”  diye Wu Ruo sordu.

“Onu gördün mü?  Doğru.  Sen doğduğunda yüzü mahvolmuştu.”  You Yanwen çayından bir yudum aldı ve “Dönüp aynaya baktığında bir zamanlar ne kadar güzel olduğunu anlayacaksın” dedi.

“O ve benim birbirimize benzediğimizi mi söylüyorsun?”

“Evet.  O ve babası ikiz.  Ancak ikizlerin şanslı bir şey olmadığına dair bir söz vardır.  Bu nedenle, büyükbaba halka on yaşına geldiklerinde babamın teyzemden birkaç yaş büyük olduğunu söyledi.  O zaman teyzem
zaten on yaşında olmasına rağmen çok zayıf olduğu için babandan küçük görünüyordu.  Bu nedenle kimse bundan şüphe duymadı.”

“Nasıl bundan haberin var?”

“Büyükbabam ve büyükannem bir keresinde bize söylemişti.  Büyükannem bize ikizi doğurduktan sonra pek iyileşemediğini söyledi.  Bu nedenle hayatlarında sadece iki çocukları olmuş.  Teyzeme de bu yüzden çok değer verirler.  Ama kimse böyle bir şey olmasını beklemiyordu.  O andan itibaren teyzem aklını yitirdi ve cehennemde yaşadı.”

Bu, Hayalet Büyükannenin bir kız kardeşi olmadığı anlamına geliyordu.

Wu Ruo, “Ne yaşadı da böyle oldu?” diye sordu.

You Yanwen ve You Yanwu göz göze geldiler ve devam ettiler, “O zamanlar hala gençtik.  Ve büyükler gerçeği bizden gizlemek istediler.  Yani tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz.  Tek bildiğimiz, bir erkeğe aşık olduğu.  Büyükbabam evliliklerini onayladı.  Ama sonra kötü bir şey oldu.”

You Yanwu, You Yanwen’in sözünü kesti, “Duyduğuma göre, büyük bir kıdemli teyzenin o adamla evlenmesini onaylamadı.”

“Nasıl?”

Yanwen şaşırdı.
“Annem ve babamdan duydum.  Ama kim olduğunu bilmiyorum.”

“Sonra ne oldu?”  diye Wu Ruo sordu.

“Büyükbaba ve baban büyük kıdemliden korkarlar.  Evlilik iptal edildi.
Teyzem adamla kaçtı.  Onu epeydir görmemiştik.  Onu tekrar gördüğümüzde, eve geri götürüldü.  Ve bir bebeğe hamileydi ve doğum yapmak üzereydi.  Bir aydan kısa bir süre içinde bir kız çocuğu dünyaya getirdi.”

You Yanwu devam etti, “Benim küçük kuzenim çok tatlıydı, teyzeme çok benziyordu.  Üç aydan kısa bir süre içinde götürülmesi çok kötü oldu.”

“O götürüldü mü?  Emin misin?  Öldüğünü duydum.”

Yanwen’in kafası karışmıştı.
“Ölmediğini söyleyen annem ve babama kulak misafiri oldum.  Büyükbabam onu gönderdi.  Ama kızın nereye gönderildiğini bilmiyorum.  Teyzem bunu öğrenince aklını kaçırdı ve kızını bulmak için çok uğraştı.  Sonra anakaraya gitti ve yüzü güneş tarafından yakıldı.  Yüzü böylece bozuldu.  Biri tarafından kurtarılmamışsa, küle dönebilirdi.  Daha sonra dedesi onun için bir doktor bulmaya çalıştı ama o doktoru görmeyi reddetti.  Ve her gün deli bir kadın gibi davranıyordu ve büyükannem çok ağlıyordu.”

“Ama nasıl Pan…, onun oğlu olurum?”  diye Wu Ruo sordu.

“O olaydan bir ay sonra doğdun.  Deli teyzemiz seni kızı sandı ve seni alıp götürdü.  Önümüzdeki beş yıl sonrasına kadar sizden haber alamadık.  O zamana kadar sen ve teyzem birbirinize bağımlıydınız.
Ve annen… Her neyse, babamla eve gelmeyi ya da bizden herhangi bir yardım almayı reddetti.  Demek Son Şehirde on sekizinci katta yaşadınız.”

Wu Ruo çaydan bir yudum aldı ve “Kızı hala hayattaysa kırk beş yaşında olmalı de mi?”

“Ne?”  You Yanwen bir düşündü, “Bu şeyler olduğunda yedi yaşındaydım.  Şimdi elli iki yaşındayım.  Yani kuzenimiz şu anda kırk beş yaşında olmalı evet.”

“Doğum gününü biliyor musun?”

“Hatırlamak için çok gençtim.”  You Yanwen, You Yanwu’ya sordu, “Yanwu, hatırlıyor musun?”

“Senden daha küçüğüm.  Nasıl hatırlayabilirim?”

“En azından hangi ay olduğunu biliyorsunuz, değil mi?”  Wu Ruo sordu.

You Yanwen biraz düşündü ve dedi ki, “O doğduğunda şakayıkların çiçek açtığını hatırlıyorum.  Ama tam olarak ne zaman olduğunu gerçekten hatırlayamıyorum.”

O sırada biri kapıyı tıklattı.  Garsondu, “Yemek hazır.”

“İçeri gel.”  dedi Wu Ruo.

Garson kapıyı iterek açtı ve birkaç nefis yemekle içeri girdi.

You Yanwu ve You Yanwen tabakların önünde ağzının suyunu akıttı. Wu Ruo garsona elli bin tael değerinde bir banknot verdi, “Sanırım bu onlar ve alt kattaki muhafızların burada yedi gün kalması için yeterli demi?”

Garson parlak bir şekilde gülümsedi, “Yeterli.  Tamamen yeterli.”

“İyi eğlenceler.”  Wu Ruo ayağa kalktı ve, “Şimdi gitmem gerektiği için üzgünüm,” dedi.

“Lütfen devam et.”  You Yanwen ve You Yanwu’nun dikkati masadaki yemekten etkilendi.  Wu Ruo’ya fazladan ilgi göstermediler.  Neredeyse dolduğunda, You Yanwu aniden fark etti, “Oh hayır!  Buraya neden geldiğimizi unutuyoruz.”
Yanwen’in yüzü solgunlaştı,

“Endişelenme.  Sakin ol!  Burada beklediğimiz sürece onu tekrar göreceğiz.”

Yanwu acı acı söyledi, “Umarım.”

.
.
.

Hayalet Büyükanneden kızını kaçıran elbette bizim karaborsa sahibi dedemizdir. Büyük ayıp yapmış bir gıcık oldum zamanında beğendiğim adama. 😤Neyse vardır sebebi diye ümit ediyor ve sır perdesinin aralanmasını bekliyorum.🥹

See you later canlarım💟

Yorum

5 2 Oylar
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
0
Düşüncelerinizi duymak isterim, lütfen yorum yapın🫶x

Ayarlar

Karanlık Modda Çalışmaz
Sıfırla