Kaçmak istiyordum ama çok net biliyorum ki kaçabileceğim bir yer yoktu. Sadece Agares’le mücadele etmek, kızışma döngüsünü geciktirmek ve onun tarafından tekrar ihlal edilme olasılığını azaltmak için elimden gelenin en iyisini yapabilirdim.
En azından, yani henüz….
Gözlerim istemsizce gövdesinin altındaki kapalı pullu zara kaydı. Hareketsiz duran ölümcül silah henüz herhangi bir ereksiyon belirtisi göstermemişti. Bu da kararsız kalbimi sakinleştirdi. Sinsi bir hırsız gibi gözlerimi oradan ayırdım ama soru dolu iki derin gözbebeğiyle çarpıştım.
Elim şaşkınlıkla seğirmeden edemedi. Çılgınca hissettim, tıpkı bir hırsız suçüstü yakalandığında nasıl hissederse öyle.
“Nasıldı……”
Agares’in ağzının kenarı kötü niyetle yukarı kıvrıldı. Açık renkli kirpikleri alçaldı ve karnı boyunca uçuştu. Sonra gözlerini tekrar yakıcı bir bakışla doğrudan bana bakmak için kaldırdı,
“Benim şeyim… sen… beğendin mi?”
Kafamın yanından rahatsız edici bir uğultu geçti. Onun tarafından kıyafetlerimin çıkarılmasının aşağılanmasına benzer bir şekilde. Bu, kan alma iğnesini tutma dürtümü körükledi ve hiç tereddüt etmeden ona soğuk bir şekilde bakarken kasının derinliklerine sapladım.
“Üzgünüm, çalışmamın bir sonraki kısmı için kan tahliline ihtiyacım var, iblis.”
Aniden saldırgan eylemim nedeniyle öfkeleneceğini düşünerek endişe göstermeden vahşice söyledim. Bu şekilde, başka biri tarafından gücenme hissini de yaşayabilirdi. En azından erkeklik onurumun bir kısmını buradan kurtarabilirim. Ayrıca bu kaba yaratığın benimle böyle ahlaksızca dalga geçmesindense bana kızmasını tercih ederim.
Ancak, Agares’in karşı saldırıma karşı herhangi bir öfke belirtisi göstermemesine şaşırdım. Gülümsemesi sadece azaldı, ama yine de inisiyatif alarak kolunu gevşetti ve bileğini sıkıca tutmama izin verdi. Sessizce, damarlarından büyük mavi tüpü çekmemi izledi.
İğnenin ucunu kolundan çektiğim anda Agares bileğimi tuttu ve vücuduna doğru çekildim. Neredeyse üstüne düşüyordum. Neyse ki tepkim hızlıydı ve dirseğimi yere dayayarak kendimi daha fazla düşmekten alıkoyabildim. Başım deniz adamınınkinden sadece bir parmak ötede asılıydı. Bu da kalbimin boğazıma takılıp neredeyse düşmeme neden oluyordu.
Agares, derin derin düşünerek o anki ruh halimi ölçmek istercesine kısılmış gözlerle bana baktı. Zevkinin besini olarak paniğimi emdi.
Kolumdaki kıskaç gibi güçlü güce direnmek için elimden gelenin en iyisini yaptım. Ona neredeyse kaskatı bir şekilde baktım. Öte yandan, tehlikeli derecede keskin bir çivi gibi uzun ince parmaklarından birini uzattı. İğnenin damlamak üzere olan ucundan bir damla mavi kanı sildi ve beklenmedik bir şekilde dudaklarımın arasını onunla lekeledi. Ağzı ve dişleri daha sonra kulaklarıma yapıştı ve büyü yapmaya çalışır gibi kararsızca fısıldamaya başladı.
“Ben…her şeyi…veriyorum…sana…, çünkü, sen…sen…benim Desharow’umsun.”
Ten tene temasımızla uyluğumdaki acı verici aşağılanma hissi beni neredeyse deli ediyordu. Dudağımı ısırdım ve elim boynuna dolanmış halde hızla kolumda saklı anestezi iğnesini aradım. Ama parmaklarım o kadar titriyordu ki iğneyi doğru bir şekilde kavrayamadım ve iğnenin gömleğimin derinine kaymasına neden oldum.
“Siktir!!” Endişeyle bir küfür savurdum ama hareketimle birlikte kolumdaki iğnenin kaymasını örtebilmek için Agares’in boynunu kendime çekmeye çalıştım.
Ama bu temelde beni ona ikram etmekten ve Agares’i cesaretlendirmekten başka bir şey değildi. Hareketleri benimkinden çok daha hızlıydı. Belim çoktan koluna kenetlenmişti, kalçamı kuyruğu tutuyordu. Bir eli muzip bir şekilde gömleğimin eteğini belime kadar kaldırıyordu. Bu, vücudumun alt yarısını zevk almak için gözlerinin önünde çıplak bir şekilde bıraktı.
“De…sha…row…”
Dudağını göğsüme dayadı ve tüm vücudumda davul çalarak tatmin edici bir alçak uğultu çıkardı. Sonra kafasını daha derine gömdü ve yetenekli dilini göbeğimi yalamak için kullanmaya başladı.
İnanılmaz karıncalanma hissi midemin biraz seğirmesine neden oldu. Boğazımdan utanç verici bir inilti çıkararak içgüdüsel olarak kuyruğunu bacaklarımın arasına sıkıştırdım. Dişlerimi sıktım ve anestezi iğnesini çıkarmak için parmağımı bükmeye çalıştım. Sonunda, onu tutmayı başarıyordum.
Titreyerek kapağı tırnağımla çıkardım ve iğnenin ucundan birkaç damla kristal anestetik sızdığını gördüm. O anda benim için kutsal su kadar değerli bir şey oldu!
İğneyi kaldırdım ve Agare’nin boynuna nişan almaya çalıştım ama tam o anda vücudumun altındaki balık kuyruğu aniden dönerek ikimizin de yuvarlanmasına neden oldu. Beklenmedik bir şekilde şimdi Agares’in vücudunun altında tutuluyordum ve hatalı temas nedeniyle iğneyi sol elime saplamıştım!
“Lanet olsun!”
Sol kolumun yarısının uyuştuğunu hissettiğimde histerik bir çığlık attım. Agares’in ıslak boynunun arkasına çaresizce yapışan sağ elim kaymaya başlarken, yumuşak ama cansız bir şekilde yere çarptı.
Sadece son bir çaba gösteremediğim için başarısız olmakla kalmadım, aynı zamanda vicdansız kurnaz yöntemim nedeniyle, kendimi ona hediye ettim.
O salisede, oynamaya çalıştığım ve beni bu hale getiren aptalca ucuz numaraya karşı büyük bir tiksinti hissettim. Bu büyük çaresizlik yüzünden tüm vücudumun sanki sonunda pes ediyormuş gibi gücünü kaybettiğini hissettim. Bir sonraki olayın kaçınılmaz olduğunu biliyordum ama kendimi tavana bakmaktan alıkoyamıyordum. Zihnimi boşaltarak dikkatimi bedenimde olanlardan uzaklaştırmaya çalıştım. Umarım bunu yaparak vücudum o kadar hassas olmazdı ve bir kadın gibi tepki vermezdi.
Agares benim bir dizi çırpınışlarımdan habersiz gibiydi ve dilini önümde anlamsızca yalayarak belime sımsıkı sarılmaya devam etti.
Araştırma yeleğimin alt kısmı dağınık bir şekilde belime kadar kıvrılmış, ön tarafı ise omzuma doğru itilmişti. Ekipmanımda dolaşan dezenfektan suyun tanıdık kokusu, deniz adamının nefesinin güçlü hormonal kokusuyla karışmıştı. Bir anda utançtan gözlerim kıpkırmızı oldu. Yanağımda kaynayan kan bile patlamanın eşiğine geldi. Bu biyolojik sulu koku bir zamanlar bir araştırmacı olarak statümü simgeliyordu… ama şimdi…şimdi…
Aşağılanma yüzünden isteksiz hissederek dişlerimi sıktım. Çığlık atmak istedim ama Agares’in becerikli diliyle boğazımdan sadece zevkli bir inilti çıktı. Dili bir üzümün olgunluğunu tadar gibiydi. Göğsümdeki iki küçük fasulyeyi emip yalıyordu. İki elimi kullanarak kalçalarımı karnıma doğru bükmek için ittirdim ve balık kuyruğunun tek bir hareketiyle, üst bedenimin altındaki devasa şey yarım inç derinliğime itildi.
Hassas bir çığlık attım, bacaklarım hiçbir engel olmaksızın zayıf bir şekilde tekmeliyordu. Çok geçmeden denizadamının iki eliyle yere bastırıldılar. İçimdeki muazzam şey, her hareket arasında duyulan boğuk alçak iniltilerle agresif bir şekilde geri dalmadan önce tekrar dışarı çıkıyordu. Sonunda, kısa bir süre sonra tamamen izinsiz girdi ve bağırsaklarıma derinlemesine yerleşti.
Vücudum hemen sarsıldı, felç edici bir his omurgamdan aşağıya doğru inerken elimde saklı anestezi iğnesinin neredeyse kayıp gitmesine neden oldu.
Görüş hattım, yukarı bakmak için bilincimin peşinden gitti, gözlerim cam tavan boyunca kaydı, ama hemen köşede duran koyu renkli, yuvarlak bir nesneyle karşılaştım. Ne olduğunu belirledikten sonra, beynim, önümde karanlığı gördüğüm noktaya kadar, yıldırım çarpmasına benzer, kıyaslanamaz bir şok hissetti.
Bu bir güvenlik kamerası.
Hayır hayır!
Büyük zihinsel etki nedeniyle, kolum aniden elimi kaldırıp anestezi iğnesini Agares’in karotid arterine saplamama ve titreyen parmaklarımla her damla sıvıyı enjekte etmeme yetecek kadar küçük bir güç topladı. Agares’in vücudunun üst kısmı aniden sarsıldı, ancak kolu hala sıkı bir şekilde belime dolanmıştı ve bırakmıyordu. Birkaç şiddetli kasılmadan sonra, üstümdeki vücut ilaçların dozuna dayanamadığı için sonunda yere düştü ve ben de baskı altında yere düştüm.
Zorlu bir mücadeleden yorgun düşmüş gibi birbiri ardına şiddetli nefesler verirken, tereddütsüz başımın üstündeki gözetleme kamerasına baktım.
.
.
.
Tahmin etmiştik izlenmemeleri imkansız her şeyi planladılar Desharow için tehlikeli olan kendi araştırma ekibi 😑
